Suâl: Ba'zı gazetelerde, Hamîdullahın görüşü esâs alınarak, Mi'râcın rü'yâda olduğu bildirildi. Mi'râc hakkında Kur'ânda hüküm yok mu?
Cevap: (Rûh-ul-beyân)da Tefsîr-i Hüseynî'den alarak, (Resûlullahın Mekke'den Mescid-i Aksâya götürüldüğüne inanmıyan kâfir olur. Göklere ve bilinmiyen yerlere götürüldüğüne inanmıyan ise sapık olur.) buyuruluyor. Hamîdullah ise, her ikisine de inanmıyor. Hamîdullah'ın çok sapık biri
olduğu çeşitli ilim adamlarınca bildirilmiştir. Meselâ Üstâd Necip Fazıl, Türkiye'nin Manzarası isimli eserinde özetle diyor ki:"Dalâlet kumkuması Hamîdullah İslâm Peygamberi isimli kitâbında:
1- Azılı islâm düşmanı müsteşrik Dr. Duzi ağzıyla konuşan,
2- Resûlullaha, hıristiyanlardan din bilgisi almış olmayı yakıştıran (s.21),
3- Süt kardeşi Şeymanın omuzunu, hayat boyu iz kalacak şekilde ısırdı diye yazabilen (s.40),
4- Nübüvvetten önce, Peygamber puta koyun kurban etti diyebilen (s.47),
5- Vahyi, "Onların ifâdesine göre" diyerek şüpheli gösteren (s.66),
6- Buda'yı Peygamber sayan (s.69),
7- Şakk-ül-kamer mu'cizesini bıyık altından alaya alan (s.82),
8- Mi'râcı, rûhî bir hâl sayan, Mi'râcı Allaha mekân ta'yin etmiş olmak gibi gösteren (s.92),
9- İslâmdan önce Kudüste mescid bulunmadığını iddia edip Mescid-i aksâyı dolayısıyle Kur'ânı bile yalanlamaya kadar giden (s.93),
10- Eserini, Fransızlardan gördüğü misâfirperverliğe mukabele için yâni kiliseyi memnûn edebilmek için yazdığını itiraf eden... (Önsöz)
Evet, bütün bunları eyliyen, dinden, îmândan yoksun bir bedbahtın, âlim ve mütefekkir diye piyasaya sürülmesinden büyük felâket düşünülemez. Din simsarları böyle kitapları basa dursun..."
Sadreddin Hoca'nın Tenkîdi
Sadreddin Yüksel Hoca da, (Hamîdullahın İki Eseri Üzerine Bir Araştırma) isimli kitâbında özetle diyor ki:
1- Hamîdullah, İslâm Peygamberi isimli kitâbında "Hz. Muhammedin yegâne arzûsu eski peygamberlerin tebliğlerini tekrar canlandırmaktır. O, kendisinden sonra bir peygamber daha gönderilmesine lüzûm kalmaksızın, ilâhî tebliğin hiç değişmeden bâkî kalacağına dâir samimî kanâatinde yanılmamıştır." diyor. (s.14)
Peygamberimiz için "Samimi kanâatinde yanılmamış." demek, [affedilmez] çok büyük bir hatâdır. Çünkü Resûlullahın peygamberlerin sonuncusu olduğuna dâir âyet-i kerîme vardır. Eğer Hamîdullah'ın iddia ettiği gibi, bu Peygamberimizin samimi kanâati olsaydı, Ahzab sûresinin 40. âyeti Allahın kelâmı değil, Hz. Muhammedin sözü olurdu. Zaten Hamîdullah'a göre, Kur'ân, ilhâma dayalı Hz. Muhammedin sözüdür, Hamîdullah, (Resûlullah Muhammed isimli eserinde (Kur'ân Allahın sözünü temsil eder, onun yerine geçer.) diyor. (s.2)
[Kur'ân-ı kerîmin Allah kelâmı olmadığını söylemek küfürdür.]
Kâfiri Tasdik Ediyor
2- İslâmın zuhurunda çok sayıda din var idi. Yeni bir dine ihtiyâç var mı idi? İslâmın muvaffakiyeti hangi şartlara bağlı idi. Buna, Filip Hitti'nin, çok veciz ve faydalı cevabı şöyle: İslâmiyet, Sâmi kavimlere âit dinlerin mantıkî mükemmelleşmesidir. Yâni İslâm semâvî bir din değil, diğer dinlerin bir tekâmülüdür.
Hamîdullah, müsteşrikin sözünü faydalı görmekle, ona suç ortağı olmuştur. [Yâni onun gibi kâfir olmuştur.]
3- (Hz. Muhammed, Suriye hıristiyanlarının akideleri hakkında bilgi edindi.) diyor. (s.21)
Burada da vahyi silmek için aynı gayret gösteriliyor. Kur'ân-ı kerîmde, hıristiyanların akidelerini bildiren âyetler yok mu da, hıristiyanlardan öğrenmek mecbûriyeti hâsıl olsun?
4- Hamîdullah, (İslâmiyyetin tesisinde ba'zan mu'cizelere götüren tesadüfî şartlardan ayrı bizim bilmediğimiz birşey vardır.) diyen Napolyon'u haklı gösteriyor. (s.26)
Napolyon'un, İslâmın zaferlerini tesadüfe bağlaması normaldir. Fakat Fransızların İslâm profesörü dediği bir kimse böyle nasıl düşünebilir.?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder