4/13/2010

LÜGAT-P-R

P

pâ: ayak.

pâdişah: ülkeyi idare eden devlet başkanı.

paha: değer, fiyat.

pâk: temiz.

pâkize: temiz olan.

pakt: andlaşma.

palaska: asker kemeri.

pan: "bütün, hepsi" mânâsında ön ek.

panislâmizm: islâm birliği ülküsü.

panzehir: zehire karşı ilaç.

papa: büyük papaz.

papaz: kilisenin önde gelen din adamı.

parafe: kısa imza.

paragraf: yazı bölümü.

pâre: parça.

paşa: general.

pâyân: son, uç.

paydos: dağılma, tatil.

pâye: rütbe, basamak, derece.

pâyidâr: kalıcı, kalımlı.

pâyimâl: ayak altında kalmış.

pâyitaht: başşehir.

peder: baba.

pederâne: baba gibi.

pehlivan: güreşçi.

pejmürde: dağınık.

penâh: sığınak.

perçem: kakül, zülüf.

perdâz: düzelten, yönlendirici.

perdebirûnâne: edep perdesini yırtarcasına, hayasızca.

perdedâr: perdeci, perdeleyen.

perest: taparcasına düşkün.

perestiş: aşırı düşkünlük, tapınış.

perestişkâr: tapınan.

perestişkârâne: taparcasına.

pergâr: pergel.

perîşan: dağınık.

perîşaniyet: dağınıklık.

pertevefşan: ışık saçan.

pervâ: çekinme, sakınma, korku.

pervâne: ışık etrafında dönen küçük kelebek.

pervâsız: korkusuz.

pervâz: uçuş.

perver: koruyan, besleyen, seven.

perverde: beslenmiş, korunmuş, sevilmiş.

pes: arka, geri, öyle ise.

pesend: beğenen.

pest: alçak, yavaş.

pestpaye: pespaye, alçak.

peşkeş: saçıp savurma.

pey: iz, art.

peyam: taze haber.

peydâ: var olan, açık, meydanda.

peygamber: ilâhî hakikatları insanlara bildirmek ve onlara örnek olmak üzere Allah tarafından tayin edilen, vahiy yoluyla sahip olduğu ilmini yaşayıp neşreden mübarek zatların umumî ismi.

peygamberân: peygamberler.

peyk: uydu.

peyke: tahta sedir.

peymân: yemin.

peymâne: kadeh.

peyrev: izleyen.

pezir: "eden, edici, alan" mânâsında son ek.

pırlanta: işlenmiş elmas.

pırlantamisal: pırlanta gibi.

pinhan: gizli.

pîr: ihtiyar, öncü, şeyh.

pîrifâni: çok yaşlı kimse.

piş: ön.

pişdâr: öncü, önder.

pîşe: alışmış, huy edinmiş.

plân: tasarı.

polat: çelik, sert.

politika: siyaset.

post: tüylü hayvan derisi.

pot: falso, dokunaklı söz.

pota: bir çeşit tas.

poz: duruş.

pozisyon: durum.

pozitif: müsbet, ispatlı.

pozitivizm: gerçeğe erişmek için sadece deneye güvenen sapık felsefe.

pratik: uygulama.

prensip: düstur, ilke.

program: düzenli niyetler.

proje: tasarı, layıha.

propaganda: bir fikrin tanıtılması faaliyeti.

Protestan: Purut mezhebinden olan.

Protestanlık: Purutluk, Hıristiyanlıkta bir mezhep.

psikolog: ruh ilmiyle uğraşan.

psikoloji: ruh ilmi, ruhiyat.

psikoz: akıl hastalığı.

Purutluk: Hıristiyanlıkta bir mezhep, protestanlık.

pusula: yön bulmaya yarayan âlet, kısacık mektup.

pûşîde: örtülü, gizli.

put: heykel, büst.

puthane: putların konulduğu yer.

putperest: puta tapan.

pür: çok dolu.

pürcemâl: pek güzel.

püremvat: ölülerle dolu.

pürheves: hevesle dolu.

püriştiyak: arzu ve istekle dopdolu.

pürkemâl: tam anlamıyle olgun.

pürmerak: merakla dolu, pek meraklı.

pürniyaz: dua ve yakarış ile dopdolu.

pürnur: çok nurlu.

pürrahm: pek merhametli.

pürsevda: sevda dolu.

pürşaşaa: çok gösterişli.

pürşer: çok şerli, kötülüklerle dolu.





R

raad: gök gürültüsü.

Rabb: varlıkları eksik bir hâlden mükemmel bir hâle doğru götürürken bütün ihtiyaçlarını veren Allah.

Rabbanî: Rabbimize ait.

Rabbenâ: ey bizim Rabbimiz.

Rabbülâlemîn: âlemlerin Rabbi.

râbıta: bağ, ilgi, irtibat.

râbıtaimevt: ölümü düşünmek.

rabian: dördüncüsü.

rabt: bağlama.

râci: geri dönen.

râcî: rica eden, ümit eden.

râcih: üstün, seçilen.

râcihane: üstün olurcasına.

râd: gökgürültüsü.

râdde: derece, sıra.

radıyallahuanh: Allah ondan razı olsun!

râdmisâl: gökgürültüsü gibi.

radyumvârî: ışık saçan radyum elementi gibi.

Râfızî: hak mezheblerden ayrılıp sapan kimse.

râfi: yükseltici, kaldırıcı.

rağabât: rağbetler, istekler.

rağbet: istek, ilgi.

râğıb: istekli.

rağm: tersi, aksi.

rağmen: inadına, zıddına.

râh: yol.

rahat: sıkıntısız, üzüntüsüzlük.

râhib: Hıristiyan din adamı.

râhibe: kadın rahip.

Rahîm: merhametli, acıyan.

rahim: döl yatağı, akrabalık.

rahîmane: acıyarak.

rahîmehullah: Allah merhamet eylesin.

rahîmiyet: merhamet edicilik.

rahle: küçük masa.

rahm: acıma, esirgeme.

Rahmân: sonsuz merhametli, Allah.

Rahmânî: Rahmanla ilgili.

Rahmânirrahîmîn: Rahman ve Rahîm olan Allah.

rahmâniyet: Allahın kullarına merhamet etmesi.

Rahmânürrahîm: dünyada da âhirette de âcizlere merhamet eden Allah.

rahmet: acıma, esirgeme, şefkat.

Rahmetenlilâlemîn: âlemler için rahmet olan Peygamberimiz.

rahmetfeşân: merhamet saçan.

rahmetullahialeyh: Allahın rahmeti üzerine olsun!

rahmımâder: ana rahmi.

rahne: yara.

rahnedâr: yaralı.

rahve: harf cezimli olarak söylenirken sesin akması hâli.

râic: sürümlü, revaçta olan.

râif: merhametli.

râik: sade.

raiyyet: idare edilenler, halk.

raiyyetperver: halkını seven.

râkım: kod, denizden yükseklik.

rakîb: gözetleyen, denetleyici.

râkib: rakip, rekabet eden, yarışan.

rakîbane: denetlercesine.

râkibane: rakip gibi.

râkid: durgun.

rakik: ince, duygulu.

rakkas: dans eden, sarkaç.

rakkasane: dansöz gibi.

rakraka: suyun akması.

raks: dans, oyun.

râm: boyun eğme.

ramâd: kül.

ramak: az şey.

Ramazan: oruç ayı.

rân: "süren, sürücü" mânâsında son ek.

rânâ: güzel, hoş.

rapor: inceleme sonucunu bildiren yazı.

rasad: gözetleme, bakma.

rasânet: sağlamlık.

rasâs: kurşun.

rasathâne: gözlem evi.

râsih: iyice oturmuş, yerleşmiş, sağlam.

râsihane: derinlemesine, sağlamca.

rasin: sağlam.

rasyonalizm: aklı tek ölçü kabul eden sapkın felsefe.

rasyonel: akla uygun.

râşe: titreme.

râşet: titreme, ürperme.

râşid: erişkin, doğru yola erişen.

raşidin: raşidler, erenler, ermişler.

ratb: rutubetli, yaş.

Rauf: acıyan ve esirgeyen, Allah.

ravh: rahatlık.

râvî: rivayet eden, söz nakleden,

ravza: bahçe.

Ravzaimutahhara: Peygamberimizin pak ve mübarek kabri.

rayb: şüphe.

rayiha: koku.

râz: sır.

râzı: hoşnud, memnun.

Râzık: rızık veren, Allah.

realist: gerçekçi.

realite: gerçek.

realizm: gerçekçilik felsefesi.

reâyâ: idare edilenler.

reca: dönüş.

recâ: ümit.

Receb: Arabî ayların yedincisi.

recez: bir nevi şiir.

recm: taşa tutma, taşlama.

recûliyet: erkeklik.

recül: erkek.

recülifâcir: günahkâr adam.

red: kabul etmeme.

redâ: süt emme.

reddiye: red için yazılan yazı.

ree: akciğer.

reel: gerçek.

ref: kaldırma.

refah: bolluk, rahatlık.

refakat: eşlik etme, arkadaşlık.

refet: merhamet, acıma.

refetkârane: merhamet edercesine.

refetmek: kaldırmak.

refik: arkadaş, eş.

refika: eş, arkadaş.

refikaihayat: hayat arkadaşı, eş.

reform: düzeltme, ıslah.

Refref: Peygamberimizi Mîraçta en yüksek makama götüren binek.

reftâr: gidiş.

regaib: rağbet edilenler, mübarek bir gece.

reha: kurtuluş.

rehâ: gevşeklik, kurtuluş.

rehâvet: tembellik, gevşeklik.

rehber: yol gösteren.

rehgüzâr: yol üstü.

rehin: bir şeyin yerine garanti olarak tutulan.

rehnüma: yol gösteren.

reis: başkan.

reisiâlem: âlemin reisi, Peygamberimiz.

reisicumhur: cumhurbaşkanı.

rejim: bir devletin yönetim biçimi.

rekabet: yarışma.

rekabetkârâne: yarışırcasına.

rekât: namazın bir bölümü.

rekz: dikme, saplanıp kalma.

remâd: kül.

remil: bir fal türü.

remiz: kapalı söyleyiş, işaretle anlatma.

remz: remiz.

remzen: remizle.

remzî: remizle ilgili.

remzünâz: remiz ve naz.

rencide: kırılmış, incinmiş.

rençber: tarım işi yapan kimse.

rende: düzeltme aleti.

rendeçlenme: rendelenme, düzeltilme.

rendeleme: düzgün hâle getirme.

rengârenk: renk renk, güzel renklerle bezenmiş.

rengin: süslü, güzel, parlak.

rês: baş, kafa.

resail: risaleler, küçük kitaplar, mektuplar.

resan: "yetişen, getiren" mânâsında son ek.

rêsen: kendi başına.

resm: resim.

resmigeçit: özel günlerde yapılan geçit töreni.

resmiküşâd: açılış töreni.

resmiyet: resmîlik.

resûl: yeni bir kitapla gönderilen peygamber.

Resûliekrem: "en kerim peygamber" mânâsında Peygamberimiz.

Resûlullah: Allahın resulü, Peygamberimiz.

rêsülmal: sermaye, ana para.

reşad: doğru yolda olma.

reşadetpenah: doğru sığınak.

reşahat: sızıntılar.

reşha: sızıntı.

reşid: hak yolda giden, ergin, olgun.

revâ: uygun, lâyık.

revâbıt: rabıtalar, bağlılıklar.

revac: geçerlik, değer, sürüm.

revak: sundurma, çardak.

revan: giden, akan.

revâtib: vazifeler, maaşlar.

revâyih: rayihalar, kokular.

revh: rahat.

revnak: parlaklık, tazelik, süs.

revnakdâr: parlak, taze, hoş.

rey: oy, görüş, fikir.

reyhan: güzel bir koku, hoş kokulu bir bitki.

reyyan: suya kanmış, tatmin olmuş.

rez: üzüm, asma.

rezâil: rezillikler, utanılacak şeyler.

rezâlet: utanılacak hâl ve iş.

rezil: utanmaz, alçak.

rezilürüsva: ayıpları meydana çıkmakla alçalıp kötü hâle düşmek.

Rezzak: bütün yaratıkların rızkını veren, Allah.

Rezzakane: rızık verircesine.

Rezzakıyet: Allahın rızık vermesi.

rıbh: kâr, kazanç.

rıdvan: memnunluk.

rıfk: yumuşaklık, tatlılık.

rıhlet: yolculuk, göç.

rızâ: memnunluk, hoşnutluk.

rızâdâde: hoşnut olmuş.

rızâenlillah: Allah rızası için.

rızık: Allahın ihsanı olan maddî ve mânevî nimetler.

rızk: maddî ve mânevî nimetler.

rızkıfıtrî: yaşamak için gereken normal rızık.

rızkımecazî: alışkanlık sebebiyle ihtiyaç hâline gelen anormal rızık.

riayet: uyma, uygunluk.

riayetkâr: riayet eden, uyan.

ribâ: faiz, haram para.

ribh: kazanç.

rica: ümid etme, isteme.

ricakârâne: rica edercesine.

ricâl: erkekler.

ricâlen: erkek olarak.

ricânâme: rica yazısı, ümit ifade eden yazı.

ricat: geri dönme, kaçma.

ridâ: örtü.

rifât: yükseklik.

rîhireyhan: hoş kokulu rüzgâr.

rikkat: acıma, yumuşaklık, yufka yüreklilik, kalb inceliği.

rind: aldırışsız, kalender.

Risale-i Nur: Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin îman ve islâmiyet hakikatlarını izah ve ispat eden çok değerli kitaplarının umumî adı.

risale: küçük kitap, mektup.

risalet: resullük, peygamberlik.

Risaletpenahi: peygamberlik kendisinde noktalanan Peygamberimiz.

riş: kabuk, yara.

ritm: ahenk.

rivâyât: rivayetler.

rivâyet: hikâye edilen, anlatılan, hadîs nakli.

riyâ: gösteriş, ihlassızlık.

riyâkâr: gösterişçi.

riyâkârâne: gösteriş yaparcasına.

riyaset: başkanlık.

riyâzât: riyazetler.

riyâzet: nefsi ıslah için az gıda ile yaşama.

riyâzetkârâne: az gıda ile yaşayıp nefsi terbiye edercesine.

riyazî: matematikle ilgili.

riyaziyat: matematik ilmi.

riyaziye: matematik.

romanvârî: roman gibi.

rovelver: tabanca.

röntgen: ışın, ışın aleti.

rub: dörtte bir.

Rubûbiyet: ilâhî terbiye, Allahın bütün varlıkları eksik bir hâlden mükemmel bir hâle doğru götürmesi, bu esnada her nevi ihtiyaçlarını vermesi ve onları emrine itaat ettirmesi.

rubûbiyetperver: terbiye etmeyi seven Allah.

Rufaî: Rufailik diye bilinen bir tarikatı kuran, bu tarikattan olan.

rûh: can, his, öz.

rûhanî: ruh ile ilgili, görünmez varlık, ruh, melek, cin.

rûhaniyat: ruhanîler.

rûhaniyet: ruh hâli, ölen insanın devam eden ruhî kuvveti.

rûhaniyyûn: ruhlar âleminden olanlar.

rûhban: Hıristiyan din adamı.

rûhefzâ: ruhu okşayan.

rûhen: ruh bakımından, ruhça.

rûhî: ruhla ilgili.

rûhiyat: ruh ilmi.

ruhsat: izin, müsaade.

Rumî: bir nevi takvim.

rumûz: gizli anlamlar.

rumûzât: remizler, gizli mânâlar.

runümâ: yüzünü gösteren.

rusül: resuller, peygamberler.

rûşen: parlak, aydın.

rutubet: nem, ıslaklık.

ruyizemin: yeryüzü.

rûz: gün.

rûznâme: günleri gösteren yazı, takvim, günlük yazı.

rûzumahşer: öldükten sonra dirilip toplanma günü.

rübâ: "alan, çalan, kapan" mânâsında son ek.

rübai: dörtlük.

rüchan: üstünlük.

rüchaniyet: üstünlük.

rücû: geri dönme.

rüesa: reisler, başkanlar.

rüfeka: refikler, arkadaşlar.

rükn: rükün, direk, sütun.

rükû: namazda eğilme.

rükün: direk, sütun.

Rüstem: kuvvetiyle meşhur bir efsane kahramanı.

rüsûb: tortu.

rüsûbât: tortular.

rüsûh: ustalık, sağlamlık, maharet.

rüsva: rezil, maskara.

rüşd: doğru yolu bilme, olgunluk.

rüşeym: oğulcuk, embriyon.

rüşvet: bir işin yapılması için haksız alınan veya verilen haram para.

rütbe: derece, basamak.

rütbeten: rütbece.

rütebî: rütbelerle ilgili.

rüûs: başlar, kafalar.

rüyâ: uykudayken girilen misalî bir âlemde görülenler.

rüyâyısâdıka: doğru rüya.

rüyet: görme.

rüyetullah: Allahı görme.

rüzgâr: yel, zaman, dünya.


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...