4/13/2010

LÜGAT-F

F

faal: çalışkan, işleyen.

faalâne: çalışkanca.

faaliyet: çalışkanlık, çalışma.

Faalünlimâyürîd: her istediğini yapabilen Allah.

fâcia: acıklı olay.

fâcir: günah işleyen.

fâcire: günahkâr kadın.

fâdıl: üstün nitelikli.

fahâmet: anlayışlılık.

fâhim: anlayışlı.

fâhir: övünen, iftihar eden.

fâhiş: ahlâksız, aşırı.

fâhişe: büyük günahlar işleyen iffetsiz kadın.

fâhişehâne: genelev.

fahl: ileri gelen, üstün.

fahm: kömür, karbon.

fahr: övünme, iftihar etme.

fahrî: karşılıksız, parasız.

Fahriâlem: âlemin kendisiyle övündüğü Peygamberimiz.

Fahrikâinat: kâinatın övüncü olan Peygamberimiz.

fahriye: övünme.

fahrüddeverân: devirlerin övüncü.

fahşâ: büyük günahlar.

fahûr: çok övünen.

fâide: fayda, yarar.

fâik: üstün.

fâikiyet: üstünlük.

fâil: iş yapan, özne.

fâiz: paranın haram olan kârı.

fakat: ama.

fâkat: yokluk, bulunmama.

fakd: bulunmayış.

fakdülahbâb: sevilenlerin bulunmaması.

fâkih: islâm hukukunu bilen.

fâkihe: yaş meyve, yemiş.

fakîr: muhtaç, yoksul.

fakîrâne: fakirce.

fakîrülhâl: fakir hâlde.

fakr: yoksulluk, muhtaçlık.

fakrıhâl: fakir hâllilik.

fakrımutlak: tam ve sınırsız fakirlik.

fakrpîşe: fakirlik yolunda.

fakruzarûret: fakirlik ve yoksulluk.

faktör: bir sonucu oluşturan unsurlardan her birisi.

fakülte: meleke, üniversitenin bölümlerinden her biri.

fâl: fal, belirti, uğur.

Fâlık: büyümesi için tohumu çatlatan Allah.

fâlihayr: iyilik belirtisi.

familya: aile, soy.

fanatik: aşırı taraftar.

fânî: geçici, ölümlü.

fâniyât: faniler, gelip geçiciler.

fantâziye: yalandan gösteriş, boş debdebe.

fantezi: hayâl ürünü, aşırı süs.

fanus: süslü fener.

Farâbî: Aristonun tesirinde kalan bir filozof.

Faraklit: Peygamberimizin incildeki ismi.

Fârân: Mekke dağlarının incildeki adı.

faraş: süprüntü toplama aleti.

farazâ: diyelim ki.

farazî: farzedilen, varsayılan.

faraziye: ispat edilmemiş düşünce, varsayım.

farfara: gürültücü, övüngen.

fâriğ: devreden, geçiren, çekilen.

fârika: ayırıcı özellik.

Fâris: iranlı.

Fârisî: iran dili, iranla ilgili.

farîza: kaçınılmaz ödev, boyun borcu.

fark: ayrılık, başkalık.

farmason: mason, islâm düşmanı.

Fars: iranlı.

fart: aşarılık.

Fârûk: "hak ile batılı ayıran" mânâsında Hazreti Ömerin lâkabı.

farz: her müslümanın şahsen yapmakla yükümlü bulunduğu ilâhî emir.

farzetme: sayma, tutma.

farzıayn: her müminin mutlaka yapması gereken vazife.

farzıkifâye: bazı müminlerin yapmasıyla sorumluluktan kurtulunan vazife.

farzımuhâl: imkânsızı bir an mümkün sayma.

farziyet: farz oluş.

fâsık: günahkâr.

fâsıkımütecâhir: açıkça günah işlemekten utanmayan.

fâsıl: ayıran, bölen.

fasıl: mevsim, bölüm.

fâsıla: ara, durak.

fâsılasız: aralıksız.

fâsid: bozuk, yanlış.

fasîh: düzgün ve güzel konuşan.

fâsih: fesheden, bozan,

fasl: bölüm, mevsim.

fâş: ortaya çıkmış.

faşist: ırka dayalı baskı rejimine taraftar olan kimse.

Fâtır: benzeri bulunmayan eserleri yaratan Allah.

fâtih: açan, fetheden.

fâtiha: başlangıç, birinci sûre.

fâtihâne: fatihçe.

fâtinülasr: asrın en akıllısı.

faysal: hakkı batıldan ayıran.

fayton: at ile çekilen binek arabası.

fazâil: faziletler, üstünlükler.

fâzıl: faziletli, üstün.

fazîlet: üstün nitelik, meziyet.

fazîletfuruş: üstünlük taslayan.

fazîletkâr: faziletli, üstün nitelikli.

fazîletmeab: üstün nitelikleri olan.

fazîletperver: üstün nitelikleri seven.

fazl: üstünlük, lütuf.

fazlî: iyilik olsun diye.

febiha: ne âlâ.

fecâat: acıklı durum.

fecere: günah işleyenler.

fecet: acıklı hâl.

fecî: çok acıklı.

fecir: havanın ağarma zamanı.

fecr: fecir, tan.

fecrikâzib: yalancı fecir.

fecrisâdık: gerçek fecir.

fedâ: değerli nesi varsa verme.

fedâî: feda eden, kendini adayan.

fedâkâr: fedacı.

fedâkârâne: fedakârca.

fehim: anlama.

fehm: anlayış.

fehmen: anlama bakımından.

fehmetmek: anlamak.

fehva: mânâ, kavram.

fekahet: fıkıh ilminde âlimlik, anlayışlılık.

fekk: açma, ayırma.

felâh: tam kurtuluş.

felâhat: tarımcılık.

felâket: büyük zararlar veren olay.

felâketzede: felâkete uğramış.

felâsife: felsefeciler, felsefeler.

felç: inme.

felek: gök, talih.

felekiyyât: gök ilmi.

felekiyyûn: gök ilimcileri.

feletât: sürçmeler, falsolar.

felillâhilhamd: Allaha hamdolsun.

fellâh: ekinci, tarımcı.

fels: bakır para, pul.

felsefe: akıl yoluyla "niçin" sorusuna cevap arayan ilim.

felsefî: felsefeyle ilgili.

fem: ağız.

fen: maddî ilim, bilim, hüner.

fenâ: yokluk, geçicilik, kötü.

fenâfilihvan: kardeşlerin varlığında erime.

fenâfillâh: dünyayı kalben terkedip tamamen Allaha yönelmek.

fenâfirresûl: kendi isteklerini terkedip peygamberde fani olmak.

fenâfişşeyh: şeyhinde fani olmak.

fennen: fence.

fennî: fenle ilgili.

fer: ışık, parıltı, süs.

fer': ikinci derecede olan, kol, dal.

ferâce: bütün vücudu kaplayan bir cins elbise.

ferâgat: hakkı olanı bile istememe.

ferah: geniş, iç açıcı, tasasız.

ferâiz: farzlar, yapılması mecburi olan dinî emirler.

ferâset: anlayış.

ferc: yarık, dişi tenasül uzvu.

ferd: fert, birey, tek, benzersiz.

ferdâ: yarın.

ferdaniyet: teklik, birlik, benzersizlik.

ferdî: şahsî.

ferdiferîd: benzeri görülmemiş, eşsiz.

ferdiyet: birlik, teklik, eşsiz ve benzersiz oluş.

ferec: ferahlık, genişlik, rahatlık.

ferh: yavru.

ferhan: sevinçli, rahat.

ferî: ayrıntılarla ilgili.

ferîd: eşi ve benzeri bulunmayan, yekta.

ferik: general.

ferikiyet: generallik.

ferişte: melek.

feriyye: ayrıntılar.

fermâ: buyurucu.

ferman: kesin emir, hüküm, bildiri.

Ferraşin: Doğuda büyük bir ova.

fersah: beş kilometrelik mesafe.

ferş: yer, döşeme.

feryâd: yüksek sesle yardım isteme.

feryâdüfîzar: yüksek sesle yardım isteme ve yalvarma.

ferzendâne: evlat gibi.

fesâd: fesat, bozukluk, karışıklık.

fesâdât: fesatlar, bozukluklar, karışıklıklar.

fesâhat: düzgün ve güzel söz söyleme.

fesh: bozma, kaldırma.

fesl: ek yeri, hak söz.

fesübhanallah: Allah bütün noksanlıklardan uzaktır.

feşân: "saçan" mânâsında son ek.

fetânet: zihin açıklığı, çabuk kavrayış.

fetebârekallah: Allah mübarek etsin.

fetevâ: fetvalar.

feth: açma, fetih.

fetih: açma, ele geçirme.

fetişizm: bazı eşyaları putlaştırıp aşırı düşkünlük gösterme.

fetk: ayırma, yarma.

fetret: iki peygamber arasındaki bulanık zaman.

Fettâh: her şeyi görülmedik biçimlerde açan Allah.

Fettâhiyet: herşeyi uygun şekilde açma fiili.

fetvâ: bir meseleyle ilgili dinî hüküm.

fevâid: faydalar.

fevâsıl: fasıllar, bölümler.

fevâtih: başlangıçlar.

fevc: gurup, topluluk.

feverân: fışkırma, hızla çıkma.

fevk: üst.

fevkalâde: olağanüstü.

fevkalbeşer: insanüstü.

fevkalhad: sınırın üstünde.

fevkalkanun: kanun üstü.

fevkalkül: hepsinin üstü.

fevkalmêmul: umulanın üstünde.

fevkalzaman: zaman üstü.

fevkaniyet: üstünlük.

fevrî: hemen, düşünmeden.

fevt: yitme, ölme.

fevzâ: kargaşa.

feya: ey!

feyaacaba: hayret doğrusu!

feyalilaceb: hayret ifadesi.

feyezân: su taşkını.

feyiz: bolluk, bereket, mânevî gıda.

feyizdâr: feyizli.

feyizkâr: feyizli.

feyizyâb: feyiz alma, manen istifade etme.

feylesof: filozof, felsefe ile uğraşan kişi.

feylesofâne: filizofça.

feylûle: ikindiden akşama kadar olan mekruh uyku.

feyyâz: çok feyiz veren.

feyz: bolluk, bereket, mânevî gıda.

feza: artıran, çoğaltan.

fezâ: uzay.

fezâil: faziletler, üstün nitelikler.

fezleke: özet.

fıkdan: yokluk, bulunmama.

fıkıh: ince anlayış, islâm hukuku.

fıkra: kısa yazı, küçük hikâye, nükteli hikâyecik.

fırâk: fırkalar, partiler, bölükler.

fırfıra: topaç.

fırka: parti, bölük.

fırtına: şiddetli rüzgâr, korkutucu dalgalanma.

fısk: günah, haktan sapma.

fışkı: pislik, hayvan gübresi.

fıtnat: yaradılıştan gelen iyi anlama kabiliyeti.

fıtra: fitre, her zenginin vermesi gereken sadaka.

fıtrat: yaradılış.

fıtraten: yaradılıştan.

fıtrî: yaradılışla ilgili.

fî: içinde, içine, hakkında, üzere, dair.

fidda: gümüş.

fidye: bir suçtan veya esirlikten kurtuluş parası.

figan: çığlık, inilti.

figür: şekil.

fîhinazarun: bir bakmak lâzım!

fihrist: içindekiler listesi.

fihriste: kitabın konularını gösteren liste.

fihristevârî: fihrist gibi.

fiil: iş, eylem, yüklem.

fiilen: fiille, iş ile.

fiilî: fiille ilgili.

fiiliyât: fiiller, işler.

fikir: düşünce.

fikr: fikir, düşünce.

fikren: fikirce.

fikret: düşünme.

fikretmek: düşünmek.

fikrî: fikirle ilgili.

filasl: aslı üzere.

filcümle: genellikle, bütünüyle.

filhakîka: gerçekten.

fillah: Allah için.

filvaki: olduğu gibi.

firâk: ayrılık.

firâr: kaçma.

firârî: kaçak.

firâset: hızlı kavrayış.

firâş: döşek, yaygı.

Firâvn: Firavun.

Firâvun: ilâhlık davası güden ünlü bir ulu önder.

Firâvunâne: Firavun gibi.

Firâvuncuk: küçük bir Firavun.

Firâvuniyet: Firavunluk.

Firâvunmeşreb: Firavunun yolunda olan.

Firdevs: cennette bir tabaka.

Firdevsî: cennet gibi.

firenk: Batılı.

firenkmeşreb: Batılıların yolunda giden.

firkat: ayrılık.

fisâl: ayrılmışlar.

fîsebîlillâh: sadece Allah için.

fistan: hanım elbisesi.

fiten: fitneler.

fitne: kargaşa, karışıklık.

fitneengiz: fitne sesebi olan.

fîzâr: inilti, inleme.

fobi: bazı şeylere karşı duyulan korku.

fonoğraf: teyp.

forma: bölüm, elbise.

foya: aldatıcı süs, hile.

Frengî: Batı dili, Batı ile ilgili.

Frengistân: Batı ülkeleri.

Frenk: Batılı.

Frenkmeşreb: Batılıların izinde giden.

fuâd: kalb, gönül.

fudalâ: üstün nitelikli kimseler.

fuhş: edebe aykırı hareket, haram, zina.

fuhşiyât: çirkin işler, günahlar.

fuhûl: büyükler, ileri gelenler.

fuhuş: zina, haram fiil, günahlı iş.

fukahâ: islâm hukuku âlimleri.

fukarâ: fakirler.

Furkân: hak ile batılı ayıran Kurân.

fusahâ: düzgün ve güzel kanuşanlar.

fustat: kıldan yapılan büyük çadır.

fusûl: fasıllar, mevsimler, kısımlar.

fuzlâ: en faziletli.

Fuzûlî: büyük bir divan şairi.

fuzûlî: gereksiz, fazlalık.

fuzûlîyâne: gereksiz ve fazlalık olarak.

füccâr: günahkârlar.

fücêten: birdenbire.

fücûr: günah, zina, sapma.

fülûs: bakır paralar.

fünûn: fenler, ilimler, hünerler.

fürce: girecek yer, yarık.

Fürs: doğu kavimleri.

fürû: dallar, kollar, çocuklar, torunlar.

fürûat: ayrıntılar.

fürûş: döşemeler, yaygılar.

füruş: "satan, taslayan" mânâsında son ek.

füsehâ: güzel ve düzgün konuşanlar.

füsûk: haktan sapma, doğrudan ayrılma.

füsûn: büyüleyici güzellik.

füsûnkâr: büyüleyici.

fütûhât: fetihler, açmalar.

fütur: bezginlik, gevşeklik.

fütüvvet: iyi geçim, ihsan.

füyûz: feyizler, mânevî ihsanlar.

füyûzât: feyizler, mânevî gıdalar.

füzûlât: gereksiz ve faydasız şeyler.



Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...