4/13/2010

LÜGAT-N-O-Ö


N

nâ: olumsuz yapan ön ek.

naarât: naralar, gürlemeler.

naat: Peygamberimizi övmek için yazılan şiir.

nabız: atardamarın vuruşu.

nâbit: yerden biten.

nâbüdü: biz ibadet ederiz.

nâcî: kurtulan.

nâçiz: değersiz.

nâdân: cahil, haddini bilmez.

nâdide: az bulunur, değerli.

nâdim: pişman.

nâdir: az bulunan.

nâdirât: az bulunanlar.

nâdire: nadir olan.

nâdiren: nadir olarak.

nâehil: işin adamı olmayan.

nafaka: geçim için gereken para.

nâfık: geçer akçe.

nâfî: faydalı.

nâfia: faydalı olan.

nâfile: isteğe bağlı ibadet, boş.

nâfiz: nüfuz eden, içe işleyen.

nâgâh: birdenbire.

nâğamât: nağmeler, ezgiler.

nâğme: ezgi.

nâhak: haksız.

nahîf: cılız.

nahîfe: cılız olan.

nahiv: dilbilgisinin konusu cümle olan kısmı.

nâhiye: belde.

nahl: balarısı.

nahnü: biz.

nâhoş: hoş olmayan.

nahr: boğazlama.

nâhu: öyle ise, şöyle ki, işte.

nahv: dilbilgisinin konusu cümle olan kısmı.

nahvî: nahivle ilgili.

nâib: vekil.

nâil: erişen, kavuşan.

nâiliyet: erişme.

nâim: uyuyan.

naîm: cennet, bolluk.

nâk: "lı, li, lu, lü" mânâsında son ek.

nâka: dişi deve.

nakarât: tekrar.

nakd: para.

nâkıs: noksan, eksik.

nakış: süs, bezek.

nakızeyn: iki zıt.

nâki: takva sahibi, günahtan arınmış.

nakîb: vekil.

nakil: nakletme, taşıma.

nâkil: nakleden, taşıyan.

nâkile: ileten.

nâkise: noksanlık, eksiklik.

nâkiz: nakzeden, çelişen.

nâkize: zıt olan.

nakkad: doğruyu yanlıştan ayıran kimse.

nakkaş: nakış yapan.

nakl: taşıma, nakil.

nakliyât: taşımalar.

nakliye: taşımayla ilgili olan.

naks: noksanlık, eksiklik.

nakş: nakış, bezek.

nakşetmek: nakışlamak, bezemek.

Nakşî: Nakşibendi tarikatına mensub olan.

Nakş–bendî: bir tarikat, bu tarikatı kuran zat.

nakz: bozmak, bir hükmü yok saymak.

nâlân: inleyen, sızlayan.

nâlâyık: lâyık olmayan.

nâle: inilti.

nâm: lâkap, ün, ad.

nâmâdud: sayısız.

nâmağlub: yenilmez.

nâmahrem: mahrem olmayan, nikâh düşen.

namaz: en mühim ibadet.

namazgâh: namaz kılınan yer.

nâmdâr: namlı, ünlü.

nâme: mektup.

nâmerd: korkak, alçak.

nâmeşrû: dine uymayan, yasak.

nâmi: büyüyüp gelişen.

nâmiye: büyüyen.

nâmus: ırz, ahlâklılık, kanun, melek.

nâmuskâr: namuslu.

nâmuskârâne: namusluca.

nâmusşikenâne: namusu kırarcasına.

nâmuvâfık: uygun olmayan.

nâmüsâid: elverişsiz.

nâmütenâhi: sonsuz.

namzed: namzet, aday.

nankör: iyilik bilmez.

nâpâk: temiz değil, kirli.

nâr: ateş, cehennem.

nâra: bağırma.

narh: resmî fiyat.

nârin: ince.

nâs: insanlar.

Nasâra: Hıristiyanlar.

nasâyih: nasihatlar, öğütler.

nasb: atama, dikme.

nâsezâ: lâyık olmayan.

nâsır: yardım eden.

nasib: nasip, kısmet.

Nâsibe: Haricilerden olan sapkın bir zümre.

nâsih: hükmünü kaldıran.

nasîh: öğütçü, nasihat eden.

nasihat: öğüt.

nâsir: nesir yazarı.

nasîr: zafere ulaştıran.

nâsiye: alın, yüz.

nasl: ok demiri.

nasr: yardım.

Nasrânî: Hıristiyan.

Nasrâniyet: Hıristiyanlık.

nass: kesin, tartışılmaz olan, âyet ve hadîs.

nassen: kesin olarak.

nasûh: kesin, halis.

nâş: tabuttaki ölü.

nâşâd: şâd olmayan, üzgün.

nâşî: dolayı.

nâşir: neşreden, yayan, yayıncı.

nâşize: kocasına üstünlük taslayan kadın.

natakte: söyledin.

nâtaman: tamamlanmamış.

nâtık: konuşan.

nâtıka: konuşabilme.

nâtuvan: kuvvetsiz, çaresiz.

nâvâkıf: bilmeyen, anlamayan.

nây: ney, ölüm haberi.

nâz: kendini ağıra satma.

nazâir: benzerler.

nâzan: nazlı.

nazar: bakış, görüş, göz değmesi.

nazaran: göre, bakarak.

nazarendaz: nazar eden, bakan.

nazargâh: bakış yeri, bakılan yer.

nazarî: henüz düşünce hâlinde olan.

nazariyât: kitabî bilgiler, görüşler, ispatlanmamış düşünceler.

nazariye: görüş, ileri sürülen fikir.

nâzdâr: nazlı.

nâzdârâne: naz edercesine.

nâzen: nazik, ince.

nâzenin: nazlı, ince, edalı.

nâzeninâne: nazlı nazlı.

nâzım: düzenleyen.

nâzır: nazar eden, bakan.

nazif: temiz.

nâzik: ince, kibar.

nâzikâne: nazikçe.

nâzil: nüzul eden, inen.

nazîr: eş, benzer.

nazîre: eşi, benzeri.

nazm: düzen, şiir, nazım.

nazmşiken: düzeni bozan.

nazzam: düzenleyen, dizen.

neâm: evet, olur.

neba: kaynak olma, fışkırma.

nebat: bitki.

nebatat: bitkiler.

nebatî: bitki ile ilgili, bitki cinsinden.

nebatiyet: bitki olma hâli.

nebê: haber.

nebeân: kaynayıp çıkma.

nebevî: peygamberle ilgili.

nebî: peygamber.

nebiyy: nebi, peygamber.

nebze: azıcık miktar.

necâbet: soyluluk.

necâset: pislik.

Necaşî: Habeş hükümdarı.

necât: kurtuluş.

neccinâ: bizi kurtar.

necib: soylu, asil, temiz.

Necid: Arabistanda bir bölge adı.

necim: yıldız.

necis: pis.

necisülayn: pisliğin ta kendisi.

necm: yıldız.

necmisakıb: karanlığı delen parlak yıldız.

nedâmet: pişmanlık.

nedâmetkârâne: pişman olurcasına.

nef: fayda.

nefaset: hoşluk, güzellik.

nefer: er, asker.

neferât: neferler, erler.

nefes: soluk.

neffâs: üfleyen.

nefh: üfleme.

nefha: esme, esinti, üfürük.

nefis: can, maddî arzuların kaynağı olup sınır tanımayan bir duygu.

nefisperest: nefsine aşırı düşkün olan.

nefisperver: nefsini seven.

nefisperverâne: nefsini severcesine.

nefiy: olumsuzluk, yok sayma, sürme, sürgün.

nefret: tiksinme.

nefretkârâne: nefret ederek, tiksintiyle.

nefrin: lânet.

nefs: can, kendi, istek duygusu, nefis.

nefsanî: nefsin hoşuna giden.

nefsaniyet: nefsine düşkünlük.

nefsî: nefisle ilgili, nefsim!

nefsiemmâre: insanı kötülüğe sürükleyen nefis.

nefsülemir: işin kendisi, hakikatı.

nefy: nefiy, yok sayma, sürme, sürgün.

nefyetmek: yok saymak, sürgün etmek.

nehâr: gündüz.

nehârî: gündüzcü.

nehiy: yasaklama.

nehr: nehir, ırmak.

nehrüssema: samanyolu da denilen yıldızlar kümesi.

nehy: nehiy, yasaklama.

nehyianilmünker: kötülükten sakındırma.

nekahet: hastalıktan sonraki zayıflık.

nekais: noksanlıklar.

nekâl: şiddetli azap.

Nekîr: kabirdeki sual meleklerinden biri.

nekkad: iyiyi kötüden ayıran.

nekre: belirsiz.

nema: artma, çoğalma, büyüme, uzama.

nemîme: söz taşıma.

neml: karınca.

nemmam: söz taşıyıcı.

Nemrud: dinsiz ve zâlim bir hükümdar, ülkesinin "ulu önder"i.

Nemrudane: Nemrut gibi.

nergis: bir çiçek.

nesc: dokuma, örme.

neseb: soy, sülale.

neseben: soyca, soy bakımından.

nesebî: soy yönünden, neseble ilgili olarak.

nesh: kaldırma, hükümsüz bırakma.

nesîm: hoşa giden rüzgâr.

nesir: düz yazı.

nesl: nesil, soy, kuşak.

neslen: nesil bakımından, soyca.

nesne: şey, tamlayıcı, tümleç.

Nesr: arş ve sema ile ilgili meleklerden biri.

nesr: nesir, düz yazı.

nessac: dokuyucu.

neşat: sevinç.

neşe: keyif, sevinç.

neşê: yeniden meydana gelme, dirilme.

neşebem: gece değilim.

neşêt: meydana gelme, çıkma.

neşîde: şiir.

neşir: yayım, dağıtım.

neşr: yayma, dağıtma, ölülerin mahşerde dirilip toplanmasından sonra yayılması.

neşretme: yayımlama.

neşriyât: yayınlar, yayıncılık.

neşter: ameliyat bıçağı.

neşv: yeşerme.

neşve: sevinç.

neşvünemâ: büyüme ve gelişme.

netâic: neticeler, sonuçlar.

netice: sonuç.

neûzübillah: Allaha sığınırız.

nev: çeşit, tür, yeni.

nevâ: ses, nağme, çekirdek.

nevâbit: bitkiler.

nevadir: az bulunanlar.

nevafil: isteğe bağlı ibadetler, nafileler.

nevahi: nahiyeler, taraflar, yanlar.

nevahî: nehiyler, yasaklar.

nevakıs: noksanlıklar, eksiklikler.

nevale: yiyecek içecek.

nevâmis: namuslar, kanunlar.

nevân: tür bakımından.

nevâz: okşayıcı, hoş ses.

nevâziş: okşayış.

nevbet: nöbet, sıra.

nevcivan: delikanlı.

nevha: ölüye sesli ağlamak, güvercin ötmesi.

nevi: tür, çeşit.

nevî: türle ilgili.

nevibeşer: insan cinsi, insanlık.

neviyet: aynı türden olma.

nevm: uyku.

nevmâlûd: uyku ile karışık.

nevmîd: ümitsiz, üzgün.

nevmiye: uyku ile ilgili.

nevnihâl: taze fidan.

nevresîde: genç, taze.

nevrûz: bahar başlangıcı.

nevvar: nurlu, aydınlık.

nevvare: aydınlatan.

nevzad: yeni doğmuş bebek.

ney: üflemeli bir çalgı.

neyyir: nurlu, parlak.

neyyirat: nurlular.

nez: can çekişme.

nezâfet: temizlik.

nezâhet: temizlik, incelik.

nezâir: benzerler.

nezâket: naziklik, incelik, zariflik.

nezaret: bakma, gözetme.

nezih: temiz, pak, hoş.

nezîr: korkutan, adak.

nezr: adak.

nezzâre: gözcü, seyirci.

nıkmet: şiddetli ceza, intikam alma.

nısf: yarı.

nısfıarz: yeryüzünün yarısı.

nısfıkutr: yarı çap.

nısfiyet: yarı olma, yarılık.

niâm: nimetler.

niâmât: nimetler.

nidâ: seslenme, ünleme, ünlem.

nidd: eş, misil, aynı.

nifak: içi dışı başka olma, inanır görünüp inanmama.

nifâs: lohusalık.

nigâh: bakış.

nigâr: resim, sevgili.

nihâd: huy, yaradılış.

nihaî: sona ait, sonuncu.

nihâl: fidan, taze.

nihân: gizli, saklı.

nihâyât: nihayetler, sonlar.

nihâyet: son.

nihâyetpezir: sona erme.

nihâyetsiz: sonsuz.

nikab: perde.

nikâh: meşru evlenme.

nikal: şiddetli işkence.

nikât: nükteler, incelikler.

nikbîn: iyimser.

Nil: Mısırda bulunan büyük bir nehir.

nîm: yarı.

nîmbedevî: yarı bedevi, yarı medeni.

nîmelvekil: ne iyi vekil!

nîmet: iyilik, ihsan, rızık.

nîmetdîde: nimet gören.

nîmetiyet: nimet oluş, nimetlik.

nîmetperverâne: nimet vermeyi severcesine.

nîmmanzum: yarı şiir.

nîmnurânî: yarı nurlu.

nîmresmî: yarı resmî.

nîmşeffaf: yarı saydam.

nîran: nurlar, ateşler.

nisâ: kadın, hanım.

nisab: zekat ölçüsü.

nisâen: kadın olarak.

nisâr: saçmak.

nisbet: ilgi, bağlantı, oran.

nisbeten: nisbetle, oranla, göre.

nisbî: diğerine göre.

niseb: nisbetler, oranlar, ölçüler.

nisyan: unutma.

nişân: iz, bellik.

nişâne: iz, alâmet, bellik.

nişîn: oturan.

niyâz: yalvarma, yakarış.

niyâzdâr: yalvaran.

niyet: kalbin bir işe yönelmesi.

niyeten: niyetçe.

nizâ: çekişme, kavga.

nizam: düzen, düzenlilik.

nizamât: nizamlar, düzenler, sistemler.

nizamnâme: düzen yazısı, düzenleme ile ilgili belge.

noksan: eksik.

noksaniyet: noksanlık, eksiklik.

nokta: benek, konu.

noktainazar: bakış açısı, görüş.

nota: özlü düşünce, not.

nöbetdâr: nöbetçi.

Nuh: tufan için gemi yapan büyük bir peygamber.

nukat: noktalar.

nukûd: nakitler, paralar.

nukuş: nakışlar, bezekler.

nur: ışık, aydınlık.

nurânî: nurlu, ışıklı.

nurâniyet: nurluluk, aydınlık.

Nurcu: Nur Risalelerini okuyan, yaşayan ve yayan kimse.

nurefşân: nur saçan.

nuristân: nur ülkesi, cennet.

Nurulenvar: nurlara nur veren Allah.

nurunâlânur: nur üstüne nur.

nush: nasihat, öğüt.

nusret: zafer için yardım.

nusûs: nasslar, kesin hükümler, âyet ve hadîsler.

nûş: içici, şerbet.

nûşe: şerbet içen, sevinçli.

nutfe: döl suyu, meni.

nutk: konuşma.

nutukhân: konuşmacı.

nübüvvet: nebilik, peygamberlik.

nübüvvetdârâne: peygamberlik şeklinde.

nübüvvetkârâne: peygamberce.

nücûm: yıldızlar.

nücûmperest: yıldızlara tapan.

nüfûs: nefesler.

nüfûs: nefisler.

nüfûz: içe geçme, sözü geçer olma.

nühas: bakır.

nühûset: uğursuzluk.

nüket: nükteler, ince mânâlar.

nükhet: koku.

nüks: geri dönme.

nükte: dikkat edilince anlaşılabilen ince mânâ.

nümâ: "gösteren, gözüken" mânâsında son ek.

nümâyan: görünen.

nümayiş: gösteri.

nümûne: örnek, model.

nümûnegâh: örneklerin bulunduğu yer.

nümüvv: büyüyüp gelişme.

nüsah: nüshalar, sayfalar.

nüsha: dualı kağıt, sahife, yazılı şey.

nüsûc: dokumalar.

nüşûr: yaymalar, dağıtmalar.

nüşûz: kadının kocasına itaat etmemesi.

nüşûze: asi kadın.

nüvat: nüveler, çekirdekler.

nüvaz: okşayıcı.

nüve: çekirdek.

nüvid: müjde.

nüvis: yazıcı.

nüzhet: neşe, eğlence, ferahlık.

nüzhetgâh: seyir ve eğlence yeri.

nüzûl: inme, iniş.

nüzûr: nezirler, adaklar.



O

od: ateş.

ofis: büro.

okıyye: eskiden kullanılan bir ağırlık birimi, dörtyüz dirhem.

okka: 1200 gram ağırlık.

okyânus: büyük deniz.

ordu: askerlerden meydana gelen düzenli topluluk.

ordugâh: ordunun konaklama yeri.

ordumisâl: ordu gibi.

organ: uzuv.

orijinal: kendine has, özgün.

Ortodoks: Hıristiyanlıkta bir mezhep.

oruç: mühim bir ibadet.

Osmanîler: Osmanlılar.

Osmanlıca: Osmanlılar zamanındaki Türkçe.





Ö

ömr: ömür, yaşama.

örf: âdet, gelenek.

örfen: âdet bakımından, gelenekçe.

örfî: gelenekle ilgili, âdet olan.

örfî idare: sıkıyönetim.

örfünas: insanlar arasındaki genel anlayış.

öşrümişar: yüzde bir.

öşür: tek yıllık ürün veren buğday gibi mallardan alınan onda bir ölçüsünde zekât.

özür: geçerli bahane, kusur, eksiklik.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...