4/20/2014

Tasavvuf Nedir ve İslamda Tasavvuf Varmıdır

Tasavvuf Nedir ve İslamda Tasavvuf Varmıdır

Tasavuf bir yaşam biçimidir 

Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmak demektir.


Tasavvuf  ilmi, kalp ile yapılması ve sakınılması gereken şeyleri ve kalbin, ruhun temizlenmesi yollarını öğretir. Buna (Ahlak ilmi) de denir.

Tasavvuf ehli, kendi derecesine göre, tasavvufu tarif etmiştir. Birkaçı şöyle:

Tasavvuf, dinin emirlerine uyup, yasaklarından kaçarak kalbi kötü huylardan temizleyip, iyi huylarla doldurmak demektir.

Tasavvuf, sünnet-i seniyyeye yapışmak ve bid'atlerden kaçmaktır.

Tasavvuf, nefsin iman ve itaat etmesi, bütün ibadetlerin ve bütün hayırlı işlerin hakiki ve kusursuz olmasıdır. Allahü teâlânın lütuf ve ihsanı ile daha yükseklere çıkanlar da olur.

Tasavvuf, fâni olan her şeyden yüz çevirip, baki olana bağlanmaktır.

Tasavvuf, İslam ahlakı ile süslenmektir.


Tasavvuf, ölmeden önce ölmektir.

Tasavvuf, baştan başa edeptir, tamamen edepten ibarettir.

Tasavvuf, kadere rızadır.

Tasavvuf, Hak teâlâya inkıyaddır, kayıtsız şartsız teslimiyettir.

Tasavvuf, emeli bırakıp amele devam etmektir.

Tasavvuf, kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmaktır.

Tasavvuf, sadece namaz, oruç ve geceleri ibadet etmek demek değildir. 

Bunları yapmak her insanın kulluk vazifesidir. Tasavvuf, insanları 

incitmemektir. Bunu yapan, vasıl olmuş, yani maksada kavuşmuştur.

Tasavvuf, insanı, ibadetlerde gereken ihlasa ve insanlara karşı gereken güzel 

ahlaka kavuşturan yoldur. İnsana bu yolu mürşid-i kâmil öğretir.

Tasavvuf, her sözünde, her işinde, dine yapışmaktır.

Tasavvuf, ızdırap çekmektir. Sükun ve rahatlıkta, tasavvuf olmaz. 

Yani, aşıkın maşuku aramaya çalışması, maşuktan ( Aşık Kul Maşuk Allah tır) başkası ile rahat etmemesi gerekir. 

Tasavvuf, Resulullahın mübarek kalbinden çıkıp, evliyanın kalblerine gelen bilgilerdir.

Tasavvuf, kendi nefsinin ayıplarını, kusurlarını anlamaktır ve dine uymakta kolaylık ve lezzet hasıl olmaktır ve gizli olan şirkten, küfürden kurtulmaktır.

Tasavvuf, herkese merhametli olmak ve ruhsat olan ameli terk etmektir.

Tasavvuf, Allahü teâlâyı, görür gibi ibadet etmektir.

Hadis-i şerifde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı görür gibi ibadet et! Sen Onu görmüyorsan da, O seni görüyor.) [Buhari]

Allahü teâlânın gördüğüne inanan, Onun beğenmediği bir şeyi yapabilir mi? Yanındaki iki meleğin, günah ve sevapları tespit etmekle görevli olduğunu yakînen bilen kimse, kötü işler yapabilir mi?

Bazı kimseler “Tasavvuf kelimesi Kur’an’da yoktur. Kur’an’da olmayan bir şeyi kabul etmeyiz” diyorlar.

Tasavvuf Kur’an’da var mıdır?

 Sünnetlerde olup ta, Kur’an’da açıkça belirtilmeyen şeyleri kabul etmemek bid’attir. 

Peygamber(s.a.v.)Efendimiz ise İbn-i Asakir’deki bir hadisi şerifte, mealen; ” -” 
Bid’atten sakının; her bid’at sapıklıktır ve her dalalet ehli de ateştedir.” 

buyurmuştur.

Allahu Teala Kur’an’da her şey açık olarak belirtseydi;  milyonlarca cilt 

büyüklüğünde Kur’an olurdu. O durumda öyle bir Kur’an-ı hangi insan 

ezberleyebilirdi. Hangi insan öylesine bir Kur’an-ı tam olarak okuyup tamamını 

kavrayabilirdi? Allahu Teala Lokman suresi 27. ayette buyuruyor ki, mealen:

-” Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz 

daha kendisine destek olduğu halde mürekkep olsa, yine de Allah’ın kelimeleri 

yazmakla tükenmez. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet 

sahibidir.” 

Kur’an’da namaz, salat, oruç savm olarak geçer. Tasavvuf Münkirleri “Abdest 

kelimesi Kur’an’da geçmiyor” diye, cünüp mü geziyorlar? Ölülerini yıkamadan 

ve cenazelerini ”Cenaze namazı Kur’an’da geçmiyor” diye, cenazelerinin 

namazını kılmadan mı defin ediyorlar?

Tasavvufun Kur’an’daki işareti;

-“Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!”(Fecr/27),

- “Rabbinden razı olup, Rabbinin rızasına ermiş olarak dön Rabbine.”(Fecr/ 28),

-“(rızaya ermiş)Kullarımın arasına gir.”(Fecr/ 29),

-“Cennetime gir.”(Fecr/ 30)

meallerindeki ayetlerin gereğince, kötülüğü emreden nefsi terbiye edip, Allah’ın rızasını kazanmak olduğudur.

Nefsi terbiye etmek için Kur’an ve sünnet yolunu takip etmek gerekmektedir. 

Başkaları başka şeyler söyleyebilir ancak; mutasavvıflar bu yolu takip etmeğe özet olarak tasavvuf demiştir.

Tasavvuf; Allahu Teala’nın;
- “Ey iman edenler Allahı çok zikrediniz” (Ahzab/41) mealindeki ayetinin 

gereğince, Allah’ı çok zikir ediş yoludur. Eğer “Namaz da, Allah’ı zikirdir” 

denilirse, namaz günde beş vakit farzdır ve belli vakitlerde farz kılınmıştır; “ O 

korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve gerek 

yanlarınız üzerinde hep Allah’ı zikredin. Korkudan kurtulduğunuzda namazı tam

erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır.” (Nisa/s. 103)  

Yukarıdaki mezkur ayetin mealinden de anlaşıldığı gibi namazda zikir olmakla beraber namazın belli vakitlerde kılınacağından söz edilmektedir. Zikir hakkında ise böyle belirlenmiş bir vakit emredilmeyip “Allah’ı çokca zikrediniz” şeklinde emredilmektedir. Ayrıca namaza; “essalâh” denilerek “zikirden ayrı ifade edilmiştir.

Tasavvuf: Allahu Teala’nın : “Kalbler ancak Allah’ın zikri ile huzura erer.” (Ra’d/28) mealindeki ayetinin gereğince, kalbleri itminan edip iç alemde barış ve huzuru bulmak yoludur. Bir kimse iman ettikten sonra ancak zikir ile namazda huşuya erebilir. Huşuya erilmeden kalp ve ruhun mutmeinneye, huzura ermesi asla mümkün değildir.

Tasavvuf : Peygamber Efendimizin; “Mûtû Kable En Temûtû.” yani; “Ölmeden önce, ölüm ötesinin sırrına erişiniz“ hadis-i şerifinin sırrınca haber verdiği ölüm ötesinin sırlarını ve İlahi isimlerin ve sıfatların nurlarını kalb gözü ile görmek ve zevken tadarak yakin imanı elde ediş yoludur. Bir Müslüman, yakin imanı elde etmeden asla ihlaslı bir mü’min olamaz.

Tasavvuf: Peygamber(s.a.v.) Efendimizin“tehallaku bi ahlâkıllâh” hadislerinin gereğince Allah’ın ahlakını yaşayış yoludur.

Tasavvuf:  Peygamber(s.a.v.) Efendimizin ; “Essalâtü mi’râcü’l mü’minîn“(Namaz müminin mi’racıdır) hadisi şerfinin sırrınca ruhani mi’rac yapmanın yoludur.  

Tasavvuf: İmam-ı Gazali hazretleri tasavvufu şu sözlerle ifade ettiler: “ 

Tasavvuf,Muhammed aleyhisselamın bâtınıdır. Kim tasavvufu inkar ederse, o kimse Muhammed aleyhisselamın batınını inkar etmiş olur. ”

      İmam-ı Gazali hazretlerinin bu sözleri şu anlama gelmektedir:  Allahu Tealanın Evliyasına verdiği İlahi ilhamı, Keşfi, yani; kalb gözünün açılması halinde melekût aleminin seyrini,  kevni veya ilmi kerametleri ve ruhani zevki inkâr eden bir kimse, Peygamberlere gelen vahyi, peygamberlerin meleklerle görüşmesini, hariçten hiçbir ilim öğrenmeden herkesten daha çok alim olmalarını ve onlara verilen mu’cizeleri nasıl kavrayıp kabullenebilir?  
      İmam-ı Gazali Kimya’nın 1.c.116. shf.de bu hadis-i şerifi şöyle izah ediyor:      “Bir kimse, tasavvuf yolunun başlangıcında, kötü duygularından arınır ve uzaklaşırsa, ahiret hallerini zevkle müşahede etmeye başlar. Başkalarına ölümden sonra görünen haller, o kimseye ölmeden önce yaşarken gösterilir. Bu halleri gören kimse, şehadet alemine(görünen alem) dönünce, gördüklerini başkalarına anlatması caizdir.”

tasavvuf hz Muhammed ahlakı ile ahlaklanmaktır

hz muhammed'in ahlakı ise kuran ahlakıdır

zikir etmek nafile namaz kılmak ve nafile oruçlar tutmak...

Nur Suresi 36

Allah'ın, içinde İsmi'nin yükseltilmesine ve zikredilmesine izin verdiği evlerin içinde (Allah'ın nuru) vardır. Orada O'nu, sabah akşam tesbih ederler.

Nur Suresi 37
Burada en önemli konu, zikirdir. ticaret, alışveriş ve dünyadaki hiçbir şey bazı insanları Allah'ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamaz.


Hz Muhammed ahlakı ile ahlaklanmak kula Allahı Sevdirir ve Allah'ta O kulu Sever

Allah Teala insanların Allah tarafından sevilebileceklerini açıklamıştır. Nitekim Allah Kuranda şöyle buyurmuştur

Al-i İmran, 31: “De ki eğer Allah’ı seviyorsunuz bana uyun ki Allah da sizi sevsin.”

Ve Maide suresinde de şöyle buyurur

Maide, 54 : “O onları sever onlar da onu severler.”

Allah'ın Sevdiği Kullar Kimlerdir


Kendisinde Kerametler Meydana Gelen Kişilerdir. Keramet Niye Meydana Gelir Olması Şartmı  Hayır Şart Değildir Anca Allah İsterse Olur Çünkü Herşey Allhın İstemesiyle Olur

Bakın Bir  Kutsi Hadis te Şöyle buyuruluyor

Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:  "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu: "Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz

kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri  eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü,

tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde,

mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem."(Buhârî, Rikak 38.)


Nihat Hatipoğlu - Tasavvuf Nedir? Dinimizde Zikir Varmıdır ?


Allahın 

Veli Kulları Diyebileceğimiz Kişiler ve Kerametleri

Hz. Meryem’in kıssasında kuru hurma ağacının meyve vermesi ile ilgili âyet:
     “…Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecektir.” (-Meryem, 25   )
Zekeriyya’nın (a.s.), Hz. Meryem’in yanına girdiğinde, O’nun yanında rızıklar bulduğunu; kendisinden başka kimsenin girmediği bu yerde   bulunan   erzakın nereden   geldiğini   Hz.   Meryem’den

  sorduğunda : “Allah’ın indinden” cevabıyla ilgili âyet:
 “…Zekeriyya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girdiyse, O’nun yanında bir yiyecek buldu: “Meryem! bu sana nereden geliyor?” dedi. O da : “bu Allah tarafından, şüphe yoktur ki Allah kimi
dilerse ona sayısız rızık verir” derdi.” (   Âli İmran, 37  )

Hz. Süleyman’ın veziri Asaf b. Berhiya’nın bir anda Belkıs’ın tahtını Yemen’den Filistin’e getirmesini anlatan kıssa :
Nezdinde kitaptan bir ilim bulunan zat: “Ben dedi, onu sana gözün kendine dönmeden (gözünü yumup açmadan) evvel getiririm.” (  Neml, 40 )


1-Hz. Ebu Bekir’in(r.a.) pek çok misafirine yemek verdikten sonra, artanların eskisinden fazla olduğu haberi.

2-Hz. Ömer’in (r.a.) Medine’de, minber üzerinde hutbe okurken, İslâm orduları komutanı Sariye’yi, düşman kuvvetlerinin kuşattığını görerek,” Ya Sariyel cebel”diye dağa çekilmesi için seslenişi

ve Sariye’nin bu sesi çok uzaklardan işiterek yerine getirmesi hadisesi.

3-Hz. Osman’ın(r.a.) kendisini ziyarete gelenler içinde, birinin gözünde zina eseri bulunduğunu haber vermesi.

4-Hz. Halid b. Velid’in  (r.a.) zehir içtiği halde, hiç tesir etmemesi


Hallacı Mansur ve Tasavvuf





Abdulkadir Geylaninin Ölüyü Diriltmesi ve Diğer Kerametleri

Şimdi Diyebilirsinki Bunlar Kuranı ve Peygamber Ahlakı İle Ahlaklandılar Sende Aynı Şekilde Yaparsan Sen Allahın Sevdiği Kulu Olursun

Evet Olursun Ama Bir Yol Gösteren Olmaz İse Zor Olur.. Bu Yolda Piri Fani Olmuş Tecrübe Kazanmış Kişlerden Ders Almaz İsen Olmaz

TEVBE - 119

Ey o bütün iman edenler! Allahtan korkun ve sadıklarla beraber olun

KEHF - 28
Sabah akşam, O'nun Vechi'ni (Zat'ını) isteyerek Rabbine dua edenlerle beraber nefsini sabırlı tut.

Dünya hayatının ziynetini dileyerek gözünü onlardan çevirme! Kalbini zikrimizden gâfil kıldığımız ve hevasına (heveslerine) tâbî olan kimselere isteyerek, işinde haddi aşmış olanlara itaat etme




Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...