8/13/2010

Birliktelikte huzur arayanlar

Birliktelikte  huzur arayanlar

 İlk insan ve ilk Peygamber Adem aleyhisselamdan beri bütün Hak dinlerin bildirdiği emir ve yasaklar insan fıtratına, yaratılışına uygun idi. İnsanların yapamayacağı, gücünün üzerinde hiçbir emir ve yasak yoktu. Nitekim, ayet-i kerimede. “Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz”(Enam/152)
Çünkü fıtrata aykırı olan emir ve yasak insanı sıkıntıya sokar, toplumun huzurunu bozar. Toplumu yanlış yollara sevkeder. Bugün, Hıristiyanlığın ilim adamları tarafından red edilmesine ve tahsilli gençlerin dinden uzaklaşıp ateist olmalarının altında Hıristiyanlığa sonradan, insan fıtratına aykırı mesela, evlilik yasağı gibi hükümlerin ilave edilmesi yatar.
Halbuki, bütün canlılar, nesillerinin devamı için üremek zorundadırlar. Üreme de türlere göre değişmektedir. İnsanın üremesi yüce ve mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de işaret buyurulduğu üzere “çiftler arasında” cereyan etmektedir.
Yüce ve mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de buyurulduğuna göre, kadın ile erkek arasında “bir sevgi bağı” yaratılmıştır. Nitekim, Hazret-i Adem yaratıldıktan sonra, Yüce Allah, Hz. Adem’in “gönlü, kendisine ısınsın diye eşini yaratmıştır.”  buyurmuştur. (Araf/189.) Böylece, iki cinsi, birbiri ile kaynaştıran bu sevgi gücü ile, beşeriyet, o günlerden, bugünlere üreyerek gelebilmiştir. Bundan kaçmak, hayvanlar gibi sokakta buluşmak insan fıtratına aykırıdır. Aile mesuliyetinden korkanlar, buna cesaret edemeyenler yağmurdan kaçalım derken doluya tutulduklarının farkında değiller.
Toplumlar, dine değil nefslerine tabi oldukları için, bu meşru beraberliği mecrasında tutmak, insanın tabiatına ve fıtratına uygun olarak insanın menfaatleri istikametinde kontrol etmek çok defa mümkün olamamıştır. Konu, “ifrat” ve “tefrit”lerle rotasından çıkarılarak,  insan, dolayısıyla cemiyet sıkıntıya sokulmuştur. 
Bazı toplumlarda (Budist ve Hıristiyanlarda olduğu gibi ) evlilik yasaklanmış, bazılarında da insanlığı, bu konuda tamamen başıboşluğa teşvik edilmiş; her türlü sosyal ve vicdanî  denetim ortadan kaldırılmış. Böylece insanlar bir nevi hayvanlıştırılmıştır. 
Neticenin bu noktaya geleceğinden haberi olmayan akıntıya kapılarak çocuk, ergen ve genç psikolojisinden habersiz kişiler, “cinsel eğitim” “cinsel özgürlük” ve “sosyalleştirme” adı altında  ne kadar yanlış davranışlar içine düştüklerini, toplumda ne kadar büyük yara açtıkmarını bir bilseler...
Gençliğin bu hassas noktasını istismar ve tahrik eden çevreler çok fazla olduğu için, buhranın boyutları gittikçe büyümekte; iş, birçok toplum için “cinnet” mertebesine varmıştır. Amerika ve Batı Avrupa toplumlarında görüldüğü üzere, çeşitli suçlar işleyen ve korkunç sapık davranışlar gösteren “akımlar” oluşmuştur. Şeytana tapma, huzur bulmak için yapılan toplu intiharların, her türlü sapık inançların temelinde bu vardır. Daha iki gün önce, 16 yaşındaki Björn isimli Alman genci, anne babasını katletmişti. Yine satanist Alman çifti, 66 bıçak darbesiyle öldürdükleri kimsenin kalbine kazık çakmışlardı. Yine, dünkü haberlere göre, Antalya’da satanistlerin toplu intiharı polis tarafından son anda önlerdi.
Genişleyen, büyüyen ve kalabalıklaşan, refah seviyesi yükselen  bütün toplumlarda görüldüğü üzere, aile ve cemiyet zayıfladığından, başıboş kalan “genç nesiller” akla, hayale gelmiyecek çılgınlıklara başvurmaktadırlar. Sahipsiz gençlik, himayesiz ve kontrolsüz, kışkırtıcı film ve müstehcen yayınlarla insanlıktan çıkarılmaktadır.
Atalarımızın “ateş ve barut” misâli ile tehlikeli bulduğu, serbest genç kız ve erkek ilişkilerinin, Amerika ve Batı Avrupa cemiyetlerinde ne hale geldiğini, çok iyi tahlil etmemiz gerekir. Gençliği “özgürlük”ler ile uyutmaya çalışan “yarı-aydınlar”, başıboş ve kontrolsüz bir cemiyette, “seks özgürlüğünün”  insanlığı nereye sürüklediğini artık anlamalıdırlar.
Gençlik meselelerini, kadın erkek ilişkilerini ve cinsiyet konusunu inceleyen kişiler, mutlaka, ama mutlaka, “gençlik psikolojisini”, “kadın ve erkek psikolojisini”, “cinsiyetin gücünü” çok iyi bilmek, ülkemizdeki ve dünyamızdaki “sosyal gelişmeleri” çok iyi takip etmelidirler.
Batıda – kısmen de bizde- boşanmalar hızlı bir şekilde artmaktadır. Aile hızlı bir çöküşe girmiştir. Ailenin olmadığı toplumlarda, huzur olmaz. Toplumların özgürlük adına, fuhşu yaygınlaştırıp ailenin temeline dinamit koymaya devam edildiği müddetçe insanlık rahat güzü görmeyecektir. İnsanın huzuru , gayri meşru beraberliklerde, “birlikteliklerde” değil meşru evliliklerdir. Çünkü, insanı yaratan Allahü teâlâ ona huzurun adresini “aile” olarak göstermiş. Kur’an-ı kerimde “ Allah, evlerinizi, sizin için bir huzur ve sükun yeri yaptı.” (Nahl 80) buyurulmaktadır.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...