7/23/2010

Seyyid Sıbgatullâh-i Hizâni


Seyyid Sıbgatullah-i Hizani hazretleri, Osmanlı âlim ve velilerinden. Büyük âlim ve evliya Seyyid Taha-i Hakkari hazretlerinin talebelerindendir. İsmi Sıbgatullah olup "Gavsü'l-Azam", "Gavsu Hizani" veya "Gavs" lakablarıyla meşhur olmuştur. "Arvasi" nisbesiyle bilinir. 1870 (H.1287) de vefat etti. Kabri, Hizan'ın Gayda köyündedir.
Seyyid Taha hazretlerinin "Abdurrahman Nigunam = Abdurrahman iyi isimli, yüce şanlıdır", yahut "Kutb-ı Arvasi" buyurarak medhettiği Abdurrahman Kutub'un torunu olan Sıbgatullah Arvasi küçük yaştan itibaren ilim tahsiline başladı. Babası Seyyid Lütfullah Efendi onun yetişmesi için hususi gayret sarf etti. Çok zeki olan Seyyid Sıbgatullah Arvasi, kısa zamanda kelâm, tefsir, hadis, fıkıh gibi zahiri ilimleri tahsil etti. Zamanının fen bilgilerinde de mütehassıs oldu. Bid'atten uzak olup, Peygamber efendimizin sünnetine uygun bir hayat yaşamaya çalıştı.Tasavvufa karşı büyük alaka duydu. Birçok âlim ve veli zatın ilim meclislerinde ve sohbetinde bulundu. Van'a giderek Seyyid Muhyiddin Efendinin hizmetine girdi. Seyyid Sıbgatullah, hocasının verdiği vazifeleri yapmak için canla başla çalıştı. Ağır riyazetler ve mücahedeler çekti. Yani nefsinin istediklerini yapmayıp, istemediklerini yaparak nefsini terbiye etti. Uzun yıllar hocasının hizmet ve sohbetiyle şereflendi. Nihayet bir gün hocası ona; "Vefat etmiş velilerden istifade edecek, faydalanacak makama geldin." buyurdu. Seyyid Muhyiddin vefat edince, Şeyh Halid-i Cezri'ye gitti. Bu mübarek zatın vefatına kadar sohbetleriyle şereflendi. Sonra Seyyid Taha'nın, Molla Murad Hurusi'yle gönderdiği; "Kendi yuvana dön!" haberiyle, Taha-i Hakkari'nin şerefli hizmetine koşup, hakiki ve esas yuvaya kavuştu. Onun paha biçilmez sohbetlerini, çölde susuz kalmış kimseler gibi ruhuna hayat verici buldu. Seyyid Taha hazretleri, Resulullah efendimizden mürşidleri vasıtası ile gelen feyz ve bereketleri onun kalbine akıttı. Kalb gözü açılıp yüksek makamlara kavuştu. Öyle ki, Hızır aleyhisselam ile görüşür, sohbet ederdi. Mürşidi Seyyid Taha hazretleri vefat edince, onun yerine geçen Seyyid Salih hazretlerinin sohbetine devam etti. Seyyid Taha'nın huzurunda kemal ve ikmal mertebelerine ulaşan Seyyid Sıbgatullah, Hizan ve Gayda'da halkı irşad eyledi ve insanlara İslamiyetin emir ve yasaklarını anlattı. Sohbetinde bulunup bir teveccühüne mazhar olanın kalbinde, Allahü teâlânın muhabbeti yerleşirdi. Dinin emirlerine son derece uyar, yasaklarından sakınırdı.
Seyyid Sıbgatullah hazretleri, geceleri hep ibadetle geçirirdi. Uykusunu, öğleye yakın kısa bir müddet kaylule yaparak telafi ederdi. Hep kıbleye dönerek otururdu; buna son hastalığında dahi çok dikkat etti. Dostlarıyla sohbetinden sonra murakabe halinde olur, Allahü teâlânın mahlukatı hakkında tefekkür ederdi.
Seyyid Sıbgatullah'ın talebelerine teveccühü, sohbetinden daha ziyade ve faydalı idi. Onun için sohbet süresi çok az olurdu. Talebeleriyle sessiz otururken talebelerinden pek çoğu cezbeye kapılır, kendinden geçerdi.
Sevdiği talebelerinden biri anlattı: "Hocamız bir gün murakabe halinde otururken tebessüm ettiler. Bu hali daha önce hiç görmediğimiz için merak ettik ve; "Tebessüm etmenizin hikmeti ne idi efendim?" diye sual ettik. Buyurdular ki: "Bir talebemiz Botan Çayı'nda başını yıkamış, saçını tararken, tarak saçına takıldı. Canı acıyınca bizden yardım istedi. Onun için tebessüm ettim."
Seyyid Sıbgatullah hazretleri, Allahü teâlânın bütün mahlukatı üzerine çok merhametliydi. Sıla-i rahm yapardı. Dostları vefat ettiğinde onların çocuklarını arar, gözetir ve taziyede bulunurdu. Sohbetlerinde kendisine karşı çıkanlara çok şefkatli ve nazik davranırdı. Kendisine kötülük yapanlara iyilik yapardı. Yemekte kendisinden evvel kimsenin sofradan kalkmamasını emrederdi. Kalkan olursa onu men ederdi. Allahü teâlânın emirlerine ve sevgili Peygamberimizin sünnetine tam olarak uyardı. Hatta bir gün çoraplarını giyerken unutarak önce sol ayağından başlayan bir talebesini şiddetle azarlamıştı. İslamiyetin emirlerini okumadın veya duymadın mı da böyle yaparsın. Bir şey giyerken önce sağ taraftan başlanılacağını ve çıkarırken de sol taraftan başlanılacağını bilmez misin? buyurdu. Teheccüd ve Evvabin namazlarına devam ederdi.
Gavs hazretleri talebeleriyle olan sohbeti sırasında; "Bizim yolumuzun esası sohbet ve muhabbettir. Sohbet muhakkak lazımdır." buyurdu.
"Sohbet, dünya bağlılıklarını keser ve hakiki imanı kazandırır. Eshab-ı kiramdan bazılarının; "Gelin bir saat iman edelim" sözlerindeki imandan maksat, sohbettir. (Yani bir saat sohbet edelim de imanımız yenilensin, kuvvetlensin.)"
"Talebe, tavus gibi olmalıdır. Güzel kanatlarına, renk renk tüylerine değil, siyah bacaklarına bakmalıdır. Nefsini son derece kusurlu görmedikçe istikamet ele geçmez. Bu şekilde görmemek büyük günahtır. Muhabbet, ihlaslı amel ve gayret talebeliğin şartıdır. Bunlardan birinin eksik olması manevi felaket alametidir."
"Nefsin katli ve ölümü, müslüman olmasından ve kötü sıfatlarının değişmesinden ibarettir."
Bazı sohbetlerinde uzun zaman konuşmazdı. Bu yüksek zümrenin hallerini bilmeyen bazı zahir âlimleri, acaba Şeyh niçin bize bir şeyler anlatmıyor dediklerinde; "Sükutumuzdan istifade edemeyen, konuşmamızdan da edemez." buyururdu.
"Bu zamanda diğer yollardan istifade edilememesi, kamil velilerin kalmamasından mı, yoksa bid'atler sebebiyle midir?" sualine, şu cevabı verdiler:"Bid'atler karışması sebebiyledir. Zira bu zamanda bid'atler çoğaldı. Bu bid'atlere karşı koyabilecek bir yol, ancak fayda verir."
Kabir azabıyla ilgili olarak buyurdu ki:
“Kabir azabı, dünya sevgisini ahiret sevgisine tercih edenlere olur. İkisinin sevgisi müsavi, yahut ahireti dünyadan çok sevene kabir azabı yoktur.”
Bid'atlerden ve kötülüklerden sakınmak hususunda buyurdu ki:
"Bid'atlerin hepsi karanlıktır. Onlarda güzellik yoktur. Bizim yolumuzun üstünlüğü, bid'at karışmamış olmasıdır. Ortadan kalkan her yol, bid'at yüzünden kalkmıştır. Farzlarla yetinip, bid'atlerden kaçınan kimse, bir bid'at işleyip, birçok taatler yapıp hal ve mevacide kavuşandan üstündür."
"Bu son zamanlarda sünnet, bid'atler arasında, gece karanlığında ışık saçan inci gibidir. Zaman, dinin garib olduğu zamandır. Bunun için bu zamanda talebeye az bir gayretle, orta zamanlardaki çetin mücahedelerle elde edilenden daha çok sevab verilir."
"Bir şey için olan hırs ve gayret, ona olan sevginin neticesidir."
"Müminin kabrinde yüzünün kıbleden çevrilmiş görünmesi, dünya sevgisi üzerine ölmesindendir."
"Hasedden zararlı kalb hastalığı yoktur. Âlimlerin afeti de ondandır."
Evliyanın hallerini anlatmak ve dinlemek hususunda buyurdu ki:
"Evliyanın menkıbelerini dinlemek, muhabbeti artırır, Eshab-ı kiramın menkıbeleri imanı kuvvetlendirir, günahları mahveder."
Seyyid Taha hazretleri kendisine yazdığı mektubda; "Talebenin hocasına ihlas ve muhabbeti tam, tabiliği dürüst olup, hal sahibi olmasa zararı yoktur. Bu üçünden birinde noksanlık olup, hal var ise Allah korusun istidractır. Şekavet alametidir." diye yazdı. Bu mektubdaki mana o kadar büyüktür ki, bir sene sohbete bu sözlerle başlamıştır.
Gavs hazretleri, ömrü boyunca İslamiyeti öğrendi, öğretti. İnsanlara anlatarak onların iki cihan saadetine kavuşmaları için çalıştı. Bir gün talebelerine şöyle anlattı: "Sırri-yi Sekati buyurdu ki: "Korku, küfürden başka kalb hastalıklarını giderir. Muhabbet bunu da siler." Bunun için biz yolumuzda muhabbeti esas aldık. Talebelerinden Abdurrahman Tahi; "Muhabbet ve ihlastan hangisi üstündür?" diye sorunca; "Bu ikisi yemek ve su gibidir. Yani bu ikisi olmadan tasavvuf yolculuğu olmaz." buyurdu. Abdurrahman Tahi; "Hangisi asıldır?" dedi. Ona cevaben; "İhlas" buyurdu.
Vefat etmeden önce; "Amel ediniz?" buyurdu. "Amel nedir?" diye sordular. "Amelden maksad rabıtadır, yani mürşidini düşünüp ona bağlanmaktır." buyurdu. Devam ederek; "Maksad, İslamiyet'in bildirdiği yönde istikamet üzere olmaktır. Bid'atten ve İslamiyet'e aykırı olarak yapılan amellerden feyz alınmaz. Tasavvuf, İslamiyete uymak demektir. Molla Yusuf Ali; "Evliyalık, İslamiyetin emirlerini yapmakla kazanılır." buyurdu. Fakat kalb hastalıklarının izalesi için hocasıyla sohbet de şarttır. İslamiyete uymadan vilayete, yani veliliğe kavuşulur diyen sapıktır, zındıktır. Namazlardan hemen sonra istigfar ediniz. İslamiyetin bildirdiği hususlara uymayan ve sünneti terk eden mürşid, yol gösterici olamaz." buyurdu.
Mübarek kabri Gayda’da olup, sevenleri tarafından ziyaret edilmekte feyz ve bereketlerinden istifade edilmektedir.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...