4/12/2010

Mezhebin lüzumu

Bir müctehidin ictihad ederek elde ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin mezhebi denir. Eshab-ı kiramın hepsi derin âlim, birer müctehid idiler. Din bilgilerinde, siyaset, idarecilik ve zamanlarının fen bilgilerinde ve tasavvuf marifetlerinde birer derya idiler. Bu bilgilerinin hepsini, Resulullahın kalblere işleyen, ruhları çeken sözlerini işitmekle, az zamanda edindiler. Herbirinin mezhebi vardı. Mezhebleri az veya çok farlı idi.
Tabiinin ve Tebei tabiinin arasında da müctehidler vardı. Bu müctehilerin ve Eshab-ı kiramın mezheblerinden yalnız dördü kitaplara geçip, dünyanın her yerine yayıldı. Diğerlerinin mezhebleri unutuldu. Bu dört mezhebin imanları Eshab-ı kiramın ortak olan imanıdır. Bunun için dördüne de Ehl-i sünnet denir. İmanları arasında esasta ayrılık yoktur. Birbirlerine din kardeşi bilirler. Birbirlerine severler. Birbirlerine uymayan işlerinde, zaruret olunca, birbirlerini taklid ederek yaparlar. Allahü teâlâ, mezheblerin böyle ayrı olmalarını istemiştir. Bu ayrılığın, müslümanlara Allahü teâlânın rahmeti olduğunu, peygamberimiz haber vermiştir. Çünkü, dört mezheb arasındaki ufak tefek başkalıklar, müslümanların işlerini kolaylaştırmaktadır. Her müslüman, vücud yapısına, yaşadığı iklim şartlarına ve iş hayatına göre, kendisine daha kolay gelen mezhebi seçer. İbadetlerini ve her işini, bu mezhebin bildirdiğine göre yapar.
Allahü teâlâ dileseydi, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, herşey açıkça bildirilirdi. Böylece, mezhebler hasıl olmazdı. Kıyamete kadar, dünyanın her yerinde, her müslümanın tek bir nizam olurdu. Müslümanların halleri, yaşamaları güç olurdu.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...