4/13/2010

LÜGAT-B


B

bââsâm: günahlarla.

bâb: kapı, bölüm.

bâd: rüzgâr, nefes.

bâde: şarap, içki.

bâdehû: bundan sonra.

bâdelmemât: ölümünden sonra.

bâdelmevt: ölümden sonra.

bâdemâ: bundan sonra.

bâdıhevâ: boşu boşuna, bedava.

bâdî: sebep, geçici.

bâdire: anî felâket, zor geçit.

bâdiye: çöl, kır.

bâğî: azgın, yoldan çıkmış.

bağistân: bağlık bahçelik yerler.

bâğiyâne: azgınca.

bağy: azgınlık.

bahâ: paha.

bahâdar: pahalı.

bahâdır: kahraman, yiğit.

bahâne: vesile, sebep, özür.

bâhem: birlikte, beraber.

bahîl: cimri, eli sıkı.

bâhir: belli, açık.

bahir: deniz, derya.

Bahîra: Peygamberimizi çocukken tanıyan mübarek bir rahip.

bâhire: belli ve açık olan.

bahis: konu.

bahr: deniz.

bahrî: denizle ilgili.

bahrimuhît: okyanus.

bahriumman: okyanus.

bahriye: denizci.

bahs: bahis, konu

bahş: bağış, verme.

baht: talih, kısmet.

bahtiyâr: talihli, kutlu, mutlu.

bahusus: özellikle.

baîd: uzak, ırak.

Bâis: ölüleri diriltecek olan ve peygamber gönderen.

bais: sebep.

bakar: sığır, inek.

bakarperest: ineğe tapan.

bakayâ: kalıntılar.

bâkî: sonsuz, kalıcı.

bâkir: kullanılmamış, bozulmamış.

bâkire: el değmemiş, kız.

bâkiyâne: bakice, sonsuzca.

bâkiyât: baki olanlar, kalıcılar.

bâkiye: kalıcı olan, kalan.

bakteri: tek hücreli bir canlı.

bâlâ: yüksek, yüce.

bâlâpervazâne: yüksekten uçarcasına.

bâliğ: ulaşan, olgunlaşmış, yetişmiş, erişmiş.

bânî: bina eden, kuran, yapan.

banknot: lira mânâsında para birimi.

bâr: yük, pas.

bârân: yağmur.

bârekallah: Allah hayırlı ve mübarek etsin.

bârekte: sen mübarek eyledin.

bârgâh: izinle girilebilecek yüce makam.

bârık: yıldırım, parıltı.

Bârî: düzgün ve güzel yaratan Allah.

bâri: hiç olmazsa, hele.

bârid: soğuk.

bâridâne: soğukça.

bârigâh: izinle girilebilecek yüce makam.

bârika: şimşek.

bârikaâsâ: şimşek gibi.

bâriz: meydanda, açık.

Barla: Nur Risalelerinin yazıldığı belde.

bâs: gönderme. yeniden dirilme.

basar: göz, görme hissi.

bâsır: gören.

bâsıra: görme duyusu.

bâsıt: açan, yayan, genişleten.

Basîr: her şeyi gören Allah.

basîrâne: görerek.

bâsire: görme duyusu.

basîret: ileri görüş, kuvvetli seziş.

basit: sade, düz, bölünmez.

basitâne: basitçe.

bast: yayma, açma.

bastızaman: zamanın genişlemesi, az zamanda normalden fazla yaşama.

basübadelmevt: ölemden sonra diriliş.

Bâşid: Van ilinde bir dağ.

başkitâbet: başyazıcılık.

başmurahhas: baştemsilci.

başvekâlet: başbakanlık.

başvekil: başbakan.

batâlet: işsizlik, durgunluk.

batarya: enerji kaynağı.

Bathâ: Mekkenin eski bir adı.

bâtıl: boş, yalan, çürük.

Bâtın: bütün varlıkların içini yaratan ve dahiline hükmeden Allah.

batın: iç, iç yüz, gizli, sır.

bâtınen: içten, iç bakımından.

bâtınî: içe ait, içle ilgili.

Bâtıniyye: Kurânın apaçık mânâlarına itibar etmeyip gizli mânalar bulduklarına inanan sapık bir anlayış.

Bâtıniyyûn: Kurânın açık mânâlarını bir yana bırakıp gizli mânalar bulduklarına inanarak sapıtan kimseler.

batman: iki ile sekiz kilo arasında değişen ağırlık ölçüsü.

batn: karın, nesil.

battal: işsiz, çürük, kullanılmaz.

baûda: sivrisinek.

bâvehim: vehimle, kuruntuyla.

bay: zengin.

bâyi: satıcı.

bâyin: aralayıcı, ayırıcı.

bayrakdâr: bayrak taşıyan, lider.

baytar: veteriner.

bâz: oynayan, yapan.

bâzîçe: oyuncak, eğlence.

bâziyet: bazenlik, bazılık.

be: "de, den" mânâsında ön ek.

becâyiş: birini verip ötekini alma, değişme.

becû: iste.

bed: kötü, çirkin.

bedâat: güzellik, yenilik, özgünlük.

bedâhet: apaçıklık.

bedâheten: apaçık biçimde.

bedâva: beleş, parasız.

bedâvet: bedevilik, göçerlik.

bedâyî: görülmedik güzellikte şeyler.

bedbaht: bahtı kara, talihsiz.

bedbîn: kötümser, karamsar, ümitsiz.

bedduâ: birinin kötü olması için edilen dua.

bedel: karşılık.

beden: gövde.

bedestân: çarşı.

bedevî: göçebe, çölde yaşayan.

bedeviyâne: göçebe gibi.

bedeviyet: bedevilik, medeniyetten uzaklık.

bedhah: kötülük isteyen.

bedhal: kötü huylu.

bedî: benzersiz güzel, üstün, özgün.

bedîa: benzersiz güzel olan.

bedîhî: delilsiz bilinen şey, apaçık.

bedîhiyyât: delil ile ispatı gerekmeyen apaçık şeyler.

bedîî: eşsiz güzellikte olan.

bedir: dolunay.

bedîülbeyân: görülmedik derecedeki güzel söz.

Bedîüzzaman: "zamanın harikası ve en mükemmeli" mânâsında Said Nursî Hazretlerinin ünvanı.

bedmâye: mayası kötü, soysuz.

bedr: bedir, dolunay.

bedraka: yol gösterici, kılavuz.

begün: et!

behâim: hayvanlar.

behcet: güleryüzlülük, şenlik, güzellik.

behemehâl: her halde, ister istemez.

beher: her bir.

behîc: güleryüzlü, şen, güzel.

behimât: hayvanlar.

behimî: hayvanca.

behimiyât: hayvansı varlıklar.

behişt: cennet.

behiye: güzel.

behre: pay, kısmet, nasip.

behreyâb: nasibi olan, payı bulunan.

beht: şaşkınlık, hayranlık.

beis: zarar, fenalık.

bekâ: devamlılık, kalıcılık, sonsuzluk.

bekââlûd: kalıcılıkla karışık.

bekâya: geriye kalanlar.

bektâş: arkadaş.

Bektâşî: Bektâşîlik tarikatından olan kimse.

Bektâşîlik: Hacı Bektaşı velînin kurduğu tarikat.

bel': yutma, ortadan kaldırma.

belâ: gam, tasa. musibet, afet.

belâbil: belâlar, tasalar, musibetler.

belâgat: sözün güzel ve yerinde söylenmesi, bunu öğreten ilim.

belâğbaşı: kaynak, pınar.

belâhet: ahmaklık, budalalık, düşüncesizlik.

belâyâ: belâlar.

belde: memleket, büyük köy.

belî: evet.

belîğ: düzgün ve adamına göre söylenmiş söz.

belîğâne: beliğ biçimde.

beliyyât: belâlar.

beliyye: belâ.

Belkıs: bir kadın hükümdar.

belki: şüphesiz, kesinlikle.

benâm: namlı, ünlü, seçkin.

benât: kızlar.

bend: bent, bağlanmış.

bende: bağlı, esir, köle, hizmetçi, kul.

benî: oğullar.

benîâdem: ademoğulları, insanlar.

Benîisrâil: israiloğulları, Yakub aleyhisselâmın neslinden gelenler.

ber: "alan, dinleyen, yeden, götüren" mânâsında son ek.

ber: "üzeri, üzerine, yukarı" mânâsında ön ek.

berâ: için, dolayı.

berâat: güzellik, parlaklık, üstünlük.

berâatülistihlâl: güzel bir başlangıç.

berâet: arınma, kurtulma.

Berâhime: berehmenler, bazı batıl dinlerin önderleri.

berâhin: bürhanlar, kuvvetli deliller.

berât: nişan, ayrıcalık fermanı.

berâyımâlûmât: bilgi için.

berbâd: harap, pis, fena, kirli.

berceste: seçme, iyi mısra.

berd: soğuk.

berdevam: devam eden, sürüp giden.

berekât: bereketler.

bereket: bolluk, çokluk, feyiz.

berendâz: kaldırıp atan.

bergüzâr: hatırlanmak için hediye verme.

bergüzîde: seçkin, seçilmiş.

Berham: Yahudi ismi.

berhava: boşa gitme.

berhayat: yaşayan.

berhudâr: saadete erişen.

berî: temiz, arınmış, kurtulmuş.

berk: şimşek.

berkarar: kararlı.

berkâsâ: şimşek gibi.

berr: yer, toprak, kara.

berrak: duru, safi, arı.

berrî: karacı, karada olan.

berrîye: karalara ait olan.

bertaraf: çıkarılıp bir yana atılan.

bervech: şeklinde, biçiminde.

berzah: dünya ile âhiret arasındaki âlem.

berzahî: kabirle ilgili.

bes: yeter, kâfi.

besâit: basit şeyler.

besâtet: basitlik, sadelik, yalınlık.

besâtin: bostanlar.

besmele: Bismillahirrahmanirrahim.

besmelekeş: besmele çeken.

beste: bağlanmış, şarkı ahengi.

beşârât: beşaretler, müjdeler.

beşâret: müjde.

beşâretkâr: müjdeci.

beşâretkârâne: müjdelercesine.

beşâşet: güleryüzlülük.

beşer: insan.

beşerî: insanî, insanla ilgili.

beşeriyet: insanlık.

beşîr: müjdeci.

beşûş: güleryüzlü.

betâlet: işsizlik, durgunluk.

betül: erkekten sakınan namuslu kadın.

bevl: sidik.

bevvâb: kapıcı, men edici.

bey': satma, satış.

beyâbân: çöl, kır.

beyân: açıklayıp bildirme.

beyânât: açıklayıp bildirmeler.

beyânî: açıklanıp bildirilen.

beyannâme: açıklama yazısı, bildiri.

beyder: harman.

beyhûde: boşuna, faydasız.

beyn: ara, arasında.

beynelenbiya: peygamberler arasında.

beynelevliya: evliyalar arasında.

beynelislâm: müslümanlar arasında.

beynelmilel: milletlerarası.

beynelulema: âlimler arasında.

beynennâs: insanlar arasında.

beyt: beyit, şiirde iki mısra.

beyt: ev, bina.

Beytülharam: Kâbenin etrafı.

Beytülmakdis: Kudüsteki büyük mabet.

beytülmal: devletin hazinesi.

beyyin: apaçık, kesin delil.

beyyinât: apaçık olanlar.

beyyine: apaçık, kesin delil.

beyzâ: beyaz, parlak.

bezirgân: tüccar.

bezletme: esirgemeden bol bol verme.

bezm: sohbet meclisi.

Bezmielest: Allahın, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğu, ruhların da "Evet," diye cevap verdikleri hâdise.

bî: "siz, sız" mânâsında ön ek.

bi: "ile" mânâsında ön ek.

bîaman: amansız.

biat: kabul etme, seçme.

biaynelyakîn: gözle görürcesine kesin bilerek.

bîbahâ: pahasız.

bîbehre: nasipsiz.

bibliyografya: kitaplar hakkında bilgi.

bîçâre: çaresiz.

bidâ: bidatlar, sonradan çıkan şeyler.

bidâkârâne: dinde olmayanı dine sokarcasına.

bidât: dinde olmayıp da dine sonradan giren âdetler.

bidâtkâr: bidatçı, dinde olmayanı dine sokan bozguncu.

bidâtüzzaman: zamanın görülmemiş ve harika olanı.

bidâyet: başlangıç.

bidâyeten: başlangıçta.

bidîyât: bidatlar, dine sonradan sokulanlar.

bîfütûr: fütursuz, gevşemeyen, çekinmeyen.

bîgâne: ilgisiz.

bîgünah: günahsız.

bîhaber: habersiz.

bihakkalyakîn: yaşayıp bizzat tecrübe edercesine bir kesinlikle.

bihakkın: hakkıyle, tam olarak.

bihâr: denizler.

bîhemta: benzersiz.

bîhicap: perdesiz, gizlemeksizin.

bîhûş: şaşkın, sersem.

biilmelyakîn: şüphesiz ve kesin bir ilimle.

bîiştibah: şüphesiz.

biiznillah: Allahın izniyle.

bîkarar: kararsız, rahatsız.

bîkes: kimsesiz.

bikr: bozulmamış, temiz.

bil: "ile" mânâsına ön ek.

bilâ: "sız, siz" mânâsında ön ek.

bilâbedel: bedelsiz.

bilâd: beldeler, memleketler.

bilâfasıla: aralıksız.

bilâhare: sonra, sonradan.

bilâihtiyar: elinde olmayarak.

bilâistisna: istisnasız.

bilâkaydüşart: kayıtsız şartsız.

bilakis: aksine, tersine.

bilâmübalâğa: mübalağasız, abartmasız.

bilâmüreccih: tercih edici biri olmaksızın.

bilânço: toplam, özet.

bilâperva: korkusuz.

bilasâle: aracısız, vasıtasız.

bilâsebeb: sebepsiz.

bilâşek: şeksiz.

bilâşüphe: şüphesiz.

bilâtefrik: ayırmaksızın.

bilâtereddüt: tereddütsüz.

bilâteşbih: benzetmesiz.

bilâtevakkuf: duraksamadan.

bilbedâhe: açık seçik.

bilcümle: bütün, toptan.

bilfarz: varsaymakla.

bilfiil: fiilen, çalışarak.

bilhads: hızlı bir kavrayışla.

bilhadsissâdık: doğru bir sezgi ile.

bilhassa: özellikle.

bilicma: üstünde birleşmekle, topluca.

bilihtiyar: istemekle.

bililtizam: taraftar olmakla.

bilîman: îman ile.

bilintikal: intikal etmekle, naklederek.

bilirâde: iradeyle, istemekle.

bilistidad: yetenekle.

bilistihkak: hak etmekle.

biliştiyak: iştiyakla, arzu etmekle.

bilittifak: ittifakla, hep birlikte.

bilkabul: kabul etmekle.

bilkasd: kasıt ile, gaye edinerek.

bilkuvve: düşünce halinde.

bilkülliye: büsbütün.

billah: billahi, Allah için.

billur: pırıl pırıl cam.

bilmecburiye: mecburen.

bilmukabele: karşılık vermekle.

bilmüşâhede: şahit olmakla.

bilumum: genel olarak, bütün, hep.

bilvasıta: vasıta ile.

bilyakîn: kesin bir bilişle.

bimüdânî: eşsiz, benzersiz.

bin: "e, de, ile" mânâsında ön ek.

bîn: "gören" mânâsında son ek.

bin: oğul, oğlu.

binâ: ev, yapı.

binâen: dayanarak, bu sebeple.

binâenalâhâzâ: bunun üzerine, bundan dolayı.

binaenaleyh: bundan dolayı, bunun üzerine.

binâimechûl: öznesi belirsiz fiil.

bînamaz: namazsız.

bînaz: nazsız.

bînazîr: benzersiz.

binefsihi: kendisiyle.

bînisyan: unutmazlık.

binnefs: nefsiyle.

binnetice: neticeyle.

binnisbe: oranla.

binniyet: niyetle.

binniyye: niyetle.

bint: kız.

bîpâyan: tükenmez.

bîperva: korkusuz.

bîr: kuyu.

birâder: kardeş.

birâderzâde: kardeş oğlu.

birr: temizlik, iyilik.

biryân: kebap.

bîset: gönderme, peygamberliğin başlangıcı.

Bismark: ünlü bir devlet adamı.

Bismillah: Allahın adıyla.

bissavab: doğru olarak.

bittâb: tabiatıyla.

bitamâm: büsbütün.

bitamâmiha: tamamıyle.

bîtaraf: tarafsız.

bîtarafâne: tarafsızca.

bittabî: tabiatıyle.

bittakdir: takdirle.

bittecrübe: tecrübeyle.

bîvefa: vefasız.

biyedî: elimi.

biyografi: bir kimsenin hayatını anlatan eser.

bîzâr: bıkmış.

bizâtihi: kendiliğinden.

bîzeval: sona ermez.

bizzarure: zaruri olarak.

bizzât: kendisi.

bolşevik: Rus komünisti, dinsiz.

bolşevizm: Rus komünizmi, dinsizlik.

bostân: sebze bahçesi.

boşboğaz: yerli yersiz konuşan.

boykotaj: boykot.

bûd: uzaklık.

Buda: Budizmin kurucusu.

Budeî: Buda dininden olan.

bûdiyet: uzaklık.

buğz: sevmeme, nefret.

buhâr: buğu.

Buharî: en önemli hadîs kitabının yazarı.

buhl: cimrilik.

buhrân: bunalım.

buhûr: bahirler, denizler.

bukalemun: bulunduğu yerin rengine giren bir hayvan.

Burak: Peygamberimizin miraçta bindiği binek.

burc: güneşle dünya arasındaki hayâlî dilimlerin her biri.

burjuva: hayatını emek vererek kazanmayan zengin kimse.

bûse: öpücük.

butlân: batıllık, temelsizlik, çürüklük.

bûy: koku.

bühtân: iftira.

bükâ: ağlama.

bülegâ: adamına göre güzel söz söyleyenler.

bülend: yüksek, yüce.

bülûğ: erginlik.

bünyân: yapı.

bünye: yapı.

bürde: hırka.

bürhan: kuvvetli delil.

bürhanî: delil cinsinden.

bürûc: burçlar.

bürûdet: soğukluk.

büşrâ: müjde.

büzr: tohum.

büzûr: tohumlar.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...