İşte şehrin ileri gelenlerinden her biri, bir yol bulur ve hepsi, yolunun doğru ve kanuna uygun olduğunu söyler. Kanunun istediği ise, bu dört yoldan biri olup, diğer üçü yanlıştır. Fakat, kanundan ayrılmaları, kanunu tanımadıkları için, devlete karşı gelmek için olmayıp, hepsi kanuna uymak, devletin emrini yerine getirmek için çalıştıklarından, hiçbiri suçlu görülmez. Belki, böyle uğraştıkları için, beğenilir. Fakat, doğrusunu bulan daha çok beğenilip, mükâfat alır. Dört mezhebin hali de böyledir. Allahü teâlânın istediği yol, elbette birdir. Dört mezhebin ayrıldığı bir işte, birinin doğru olup, diğer üçünün yanlış olması gerekir. Fakat, her mezheb imamı, doğru yolu bulmak için uğraştığından, yanılanlar affolur. Hatta sevab kazanır.
Dört mezhebden başkasına uymak caiz değildir. Bu, Eshab-ı kiramın ve Tabiinin mezheblerini küçümsemek değildir. Çünkü, Eshab-ı kiramın ve başkalarının mezheblerini tam olarak bilmiyoruz. O mezhebleri de bilseydik, onlara uymamız da caiz olurdu. Çünkü, hepsinin mezhebleri doğru idi. Dört mezheb, tam bilindiği ve kitabları her yere yayılmış olduğu için, her müslümanın yalnız bunlardan birine uyması gerekir.
İmam-ı Rabbanî hazretleri, (Bir mezhebe tabi olmayan mülhid olur.) buyuruyor. (Mebde ve Mead)
Yûsüf Nebhânî hazretleri, (Şimdi her müslümanın, dört mezhepten birine uyması gerekir) buyurduğu gibi, İmâm-ı Şa’rânî, S.Ahmed Tahtâvî hazretleri gibi birçok âlim de, aynı şeyi bildirmişlerdir.
Kur'an-ı kerimdeki; (Allahın ipine sarılın!) emri, (Fıkıh âlimlerinin, mezheb imamlarının bildirdiğine uyun!) demektir. [Tahtavi (Dürr-ül muhtar) haşiyesi, zebayih kısmı]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder