1/17/2010

Resule itaat, Allaha itaat

Resule itaat, Allaha itaat

Allahü teâlâ, kullarına çok acımakta, onların dünyada rahat ve huzur içinde yaşamalarını, ahirette de sonsuz saadete kavuşmalarını istemektedir. Bunun için, insanlar arasından seçtiği en üstün, en iyi kimseleri peygamber yapmış, bunlara kitaplar göndererek huzur, saadet yolunu göstermiştir. Saadete kavuşmak için, önce kendisine ve peygamberlerine inanmak lazım olduğunu bildirmiş, sonra kitaplarındaki tekliflere uymayı emretmiştir.

Allahü teâlâ kullarının dinlerini, Muhammed aleyhisselamı göndermekle tamamladı. İslâm dininde olanlardan razı olacağını bildirdi. Muhammed aleyhisselamdan sonra hiç peygamber gelmeyeceğini Kur’an-ı kerimde bildirdi.

Kör olanın yol gösterenlere teslim olması gibi ve çaresizlikten şaşırmış olan hastanın merhametli tabiplere kendini teslim etmesi gibi, insanların da, aklın eremeyeceği faydalara kavuşabilmeleri ve felaketlerden kurtulabilmeleri için, Allahü teâlâ da gönderdiği peygamberi Muhammed aleyhisselama tâbi olmalarını diledi.

Muhammed aleyhisselamı, peygamberlerinin en üstünü, en merhametlisi yaptı. Onun milletini, en adil ümmet eyledi. Onun dinini, hepsinden olgun eyledi. Onun hâlinde aşırılık ve noksanlık olmadığını ve derecesinin üstünlüğünü ve bütün mahlukların peygamberi olduğunu kitabında ayetlerle bildirdi.

Birliğini ve hiçbir şeye benzemediğini anlatmak için ve kullarının bilgilerinin ve işlerinin düzenlenmesi ve hasta kalblerinin tedavisi için, Onu, kullarına son peygamber olarak gönderdi. Allahü teâlâ, insanları olgunlaştırmak ve kalblerindeki hastalıklarını tedavi etmek için, ezelde merhamet ederek, peygamberler göndermeyi dilemiştir.

Peygamberlerin, bu vazifelerini yapabilmeleri için, itaat etmeyenleri korkutmaları, itaat edenlere müjde bildirmeleri lazımdır. Ahirette, birinciler için azap, ikinciler için sevap bulunduğunu haber vermeleri lazımdır. Çünkü insan, kendine tatlı gelen şeylere kavuşmak ister. Bunlara kavuşabilmek için, doğru yoldan sapar, günah işler. Başkalarına kötülük yapar. İnsanları kötülük yapmaktan korumak, dünyada ve ahirette rahat ve huzur içinde yaşamalarını sağlamak için, peygamberlerin gönderilmesi lazımdır

Peygambere itaat Allah’a itaattir

Varlık âleminin sahibi her şeyi yarattı. İnsanoğlunu yaratmayı da murat etti. Meleklere "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” dedi.

Melekler; bizler hamdınla seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek, insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah'ta onlara sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim." dedi (1) Böylece Allah (c.c) yeryüzünde iradesini temsil etmek üzere vekil ve temsilci olarak insanı yarattı. Yeryüzünde ilahi hükümranlığı gerçekleştirme görevini de insana verdi. (2) Rabbimiz insanları bir tek nefisten yarattı ve ondan da eşini yarattı.

Bu ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üreterek yeryüzüne yaydı.(3)

İlk insan olarak yaratılan Âdem (a.s.) aynı zamanda ilk peygamberdir.

Bütün insanlık Âdem (a.s) ile O'nun eşi Havva Validemizden çoğalmıştır. Yüce yaratıcı insanlara, akıl ve irade vermiş ve onları yaptıklarından sorumlu tutulmuştur. Bu nedenle zerre kadar iyilik yapan karşılığında ödül alır, kötülük yapan da cezalandırılır. (4) Allah (c.c) neyin iyi, neyin kötü, neyin sevap, neyin günah, neyin hayır neyin şer, neyin hak neyin batıl ve neyin hidayet neyin dalalet olduğunu kitapları aracılığı ile Peygamberlere, Peygamberler vasıtasıyla da insanlığa bildirmiştir.

Bütün Peygamberler doğru, emin, akıl sahibi, tebliğ eden ve günah işlemekten masun olan yüce şahsiyetlerdir. Onlar tebligatını Allah adına yaparlar. Onun için onların emirleri tutulur, yasaklarından da sakınılır.

Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) dir.(5)O'nun Allah adına insanlara tebliğ ettiği kitap Kur'an-ı Kerimdir. Kur'an-ı Kerim Allah (c.c) tarafından meleklerin sultanı olan, Cebrail (a.s) aracılığı ile Peygamberimize ayet ayet, sure sure gönderilerek 23 yılda tamamlanmıştır.(6)114 sureden oluşan Kur'an-ı kerim evrensel bir kitap, onu getiren Peygamberde cihan şumul bir Peygamberdir. Çünkü Kur'an-ı Kerim "Ey İnsanlar" (7) diyerek tüm insanlığa hitap ederken, Peygamberimizin de "Âlemlere Rahmet" (8) tüm insanlığa da Peygamber olarak gönderildiğini (9) beyan etmektedir.

Hz. Muhammed'i (s.a.v), İnsanlığa bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı ve en güzel bir örnek olarak gönderen Allah Teala Hazretleri, O'nun yapın dediğini yapmamızı, yapmayın dediğinden de uzak durmamızı emretmiştir. (10) Çünkü Peygamberin ancak kendisine vahyedileni söyleyeceğini bildirmiştir.(11)O'nun için Peygambere itaat etmek, bizzat Allah'a itaat etmek gibidir. Nitekim Kur'an-ı Kerimde "Kim resule itaat ederse Allaha itaat etmiş olur." (12) buyrulmuştur.

Peygamber Efendimiz Muhammed-ül emindir. İnsanlığa emin olarak gönderilmiş ve O'na itaat inananlara görev olarak verilmiştir. Çünkü bu durum bizzat Allah (c.c) tarafından Kur'anda Peygamberin ağzından beyan edilmiş ve "Ben size gönderilen emin bir peygamberim. O halde Allahtan korkun da bana tabi olun." (13) buyrulmuştur. Peygamberler her bakımdan emindirler, yani güvenilir insanlardır. Her peygamber gibi Peygamberimiz de Allah'ın kendisine indirdiğini yine Allah'ın emri üzerine insanlara tebliğ etmiştir. Tebliğ ise Allah'ın gönderdiği dinî şeriatı insanlara olduğu gibi ulaştırmaktır. Peygamberler gelen vahye ilave etmezler, ondan bir şey çıkarmazlar, olduğu gibi tebliğ ederler. Eğer yapmazlarsa görevlerini ifa etmemiş olurlar. Nitekim Kur'an-ı Mübinde Peygamberimize hitaben; "Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun." buyrulmuştur. (14) Müminler Allah'ı, O'nun peygamberini ve onların nurlu yolunu, her şeyden çok sevmek mecburiyetindedirler. Bu durum Allah'ın apaçık emridir. Konu ile ilgili ayette "Bir Müslüman; Allah'ı (c.c), Peygamberi ve Onların yolunu; babasından-anasından, çocuklarından, eşinden, kardeşlerinden, soyundan-sopundan, malından-mülkünden, işinden ve ticaretinden, evinden-barkından daha fazla sevecektir. (15) buyrulmuştur.

Bir müminin imanın zevkine ermesi ve lezzetini tatması da Allah'ı ve onun Resulünü sevmesine bağlıdır. Nitekim bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz: "Bir Müslüman imanın zevkine varabilmek için Allah'ı ve O'nun resulünü herkesten ve her şeyden fazla sevecektir." (16) buyurmuştur.

Bir Müslüman'ın Allah'ı sevmiş olması için de Peygambere tabi olması gerekir. Peygambere tabi olmak ise O'nun hak katından getirdiği Kur'an'ın hükümlerine ve Peygamberin sünnetine itibar etmesi, hayatına onlarla yön vermesi demektir. O takdirde mümin Allah'ı, resulünü ve onların yolunu (kitap ve sünneti) sevmiş olur. O zaman Allah'ta o kulunu sever ve günah kirlerinden arındırır. Günahsız insan imanın lezzetini tatmış ve cenneti hak etmiş olur. Bununla ilgili olarak bir ayette mealen "(Rasulüm!) de ki; Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah'ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. (çünkü) Allah son derece esirgeyici ve bağışlayıcıdır." (17) buyrulmaktadır. Başka bir ayette ise Allah ve resulüne itaat etmeyen kâfirlerin yaratan tarafından sevilmeyeceğinden bahisle şöyle buyrulmuştur. "Deki; Allah'a ve rasulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah (c.c) kâfirleri sevmez." (18) Bir insana Yüce Allah'ın (c.c) rahmet ve merhamet etmesi de, o kulun yaratana ve onun elçisine itaat etmesine bağlıdır. Nitekim Kur'anda "Allaha ve rasulüne itaat edin ki, rahmete kavuşturulasınız." (19) buyrulmaktadır. Allah'ın rahmetine kavuşanlar cennetine girerler, rahmetinden mahrum olanların yeri ise şüphesiz cehennemdir. Nitekim ayetlerde "Kim Allaha ve peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Orada ebedi kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur. " (20) "Kimde Allaha ve peygamberine karşı isyan ederse ve sınırları aşarsa; Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır." (21) denilmektedir ve yine "Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah O'nu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, O'nu acı bir azaba uğratır." (22) buyrulmaktadır.

Görüldüğü gibi Allah'a ve resulüne itaat edenler dünya ve ahiret mutluluğuna erenlerdir. Allah ve Peygamberi onların dünyada sığınakları, ahirette de yaranları olurlar.

Hz. Aişe Validemiz anlatıyor. Peygambere bir adam geldi ve "Ya rasulallah! Ben seni çok seviyorum. Özleyince gelip görüyor, özlemini gideriyorum. Bazı geceler ahirette Peygamberin makamı yüce olur. Ben oralara erişip, onu göremem. O zaman halim nice olur? Diye düşünerek ağlıyorum ve uyuyamıyorum." dedi Peygamber sustu cevap vermedi. O sırada Cebrail (a.s) vahiy ile geldi. Getirdiği ayette yüce yaratan "Kim Allah'a ve O'nun resulüne itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütufda bulunduğu Peygamberler, sıddıklar, şehitler ve Salih kişilerle beraberdir, bunlar ne güzel arkadaştır!" (23) buyuruyordu.

Bir gün sahabeden birisi Peygamberimize "Ya Resulallah! Kıyamet ne zaman kopacak." dedi.

Efendimiz "Sen kıyametin ne zaman kopacağını ne yapacaksın, ahiret için ne hazırladın" buyurdu.

Adam "Ben fakirim, ahiret için fazla bir yatırımım yoktur. Ancak Allah'ı ve Resulünü çok seviyorum." dedi.

Efendimiz; "Sana müjdeler olsun, kişi ahirette sevdiği ile beraberdir." (24) buyurdu.

Bu ayet ve hadisten de anlaşılıyor ki, kişinin Allah ve Peygamber sevgisi ile dopdolu olması, sevdiklerine itaat etmesi, onların rızasını kazanması, hayatını onların gösterdiği ve Kur'an-ı Kerimde "Sıratı müstakim" diye tarif edilen doğru yolda yaşaması, ahirette cennete konulmasına, orada peygamberler, sıddıklar, şehitler ve Salih kullarla beraber olmasını, arkadaş olmasını ve ahiret mutluluğunun doruğuna ulaşmasını sağlayacaktır. Çünkü ayette bu durum "Her kim Allah'a ve Rasulüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve ondan sakınırsa, işte asıl mutluluğa erenler bunlardır." buyrulmuştur.(25) Peygamber insanı iyiye, faydalıya, hakka ve hidayete davet eder. Bu davete icabet eden kazanır, etmeyen kaybeder, Peygamber de vazifesini yaparak sorumluluktan kurtulur. Çünkü Peygamberin vazifesi duyurmak ve tebliğ etmektir. Nitekim ayetlerde "Ey iman edenler! Allah'a ve Rasulüne itaat edin, işittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyin." (26) , "Allah'a itaat edin, Rasulüne de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki, Rasulümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir." (27) buyrulmuştur.

Peygamberin görevi tebliğdir. İnsanın sorumluluğu ise Peygamberin tebliğ ettiği ile amel etmektir. Peygamberin tebligatını göz ardı eden, önemsemeyen ve hayatına onunla yön vermeyenler hüsrana uğrayanlardır. Cenab-ı Hak bu hususu Kur'anda şöyle ifade buyurmuştur. "De ki; Allah'a itaat edin Peygambere de itaat edin, eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamberin sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak) sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz) dır; O'na itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz, Peygambere düşen sadece açık-seçik duyurmaktır." (28) Allah'a ve Peygambere itaat etmek onlara imanın da gereğidir. Çünkü bu yolla insan doğruluğa ulaşır. Doğruluk insanı hayra ve cennete götürür. Zaten bir insanın din adına ibadet gayesi ile yaptığı işlerin boşa gitmemesi de güçlü bir imana sahip olmasına, Allah'a ve Peygamberine itaat etmesine bağlıdır.

Bu hususu açıklayan ayet şöyledir. "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin, işlerinizi boşa çıkarmayın." (29) Keza kişiye dinin yüklediği sorumlulukları eleştirme hakkı da verilmemiştir. Allah katından gönderileni Peygamber tebliğ eder, yani Kur'an-ı tebliğ eder, isteyen inanır mümin olur ve gereğini yapar, isteyen de inanmaz kâfir olur. Dinde zorlama yoktur. Herkesin dini kendisinedir. Konu ile ilgili ayetlerde Yüce Mevla şöyle buyuruyor.

"Ve deki; Hak Rabbinizdendir. Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen de inkâr etsin." (30) , "Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağutu (şeytanı reddedip Allah'a

inanırsa) kopmayan sağlam bir kulpa (dala) yapışmıştır. Allah işitir ve bilir." (31) "Sizin dininiz size, benim dinim de banadır." (32) "Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah'a ve Rasülüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (33)

İnsanın isyanlarının bağışlanması, işlerinin düzelmesi, madden ve manen kurtuluşa ermesi, mutlu ve başarılı olması; Allah'a inanmasına, doğru sözlü olması, Allah'a ve Habibine itaatkâr olması ile mümkündür.

Çünkü iman insanı yanlış yapmaktan korur, doğru söz insana güven ve itimat sağlar, Kur'anın gösterdiği yoldan gitmek ise insanı kurtuluşa ve içinde tarifsiz saadet ve mutluluğun yaşanacağı cennete götürür, bu husus Kur'anda "Ey iman edenler! Allahtan korkunda doğru söz söyleyin." (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa (dünya ve ahiret saadetine) ermiş olur." (34) buyrulmuştur.

Netice olarak; Peygamber Allah'ın elçisidir. O'nun kitabını (Kur'an-ı Kerimi) tebliğ etmiştir. Hayatını insanlar arasında yaşamış, yaşantısı ile Kur'an-ı yansıtmış, adeta yaşayan Kur'an olmuştur. Yine bir kulun (insanın) Allah'ın emirlerine harfiyen uyarak, yasaklarından da tamamen uzak durarak yaşayabileceğinin örneğini göstermiştir. Öte yandan Allah'ın insanların başarmasının mümkün olmadığı işlerle insanı mükellef kılmadığını yaşayarak göstermiştir. O halde Yüce Allah'ın; yeryüzünde iradesini temsil etmek üzere vekil ve temsilci olarak yaşattığı, ilahi hükümranlığı gerçekleştirme görevini de verdiği insanın dünya ve ahirette başarısı, yaratana ve onun kâinatı kendisi için yarattığı Rasulüne itaat etmek, boyun eğmek mecburiyetindedir. Ben Allah'a inanırım, Kur'an'a uyarım, Peygambere de inanırım ama sünnetine uymam demek mümkün değildir. Çünkü Peygambere itaat Allah'a itaattir. Peygambere isyan Allah'a isyandır.

Yazımıza bir Peygamber hadisi ile son verelim. Bir gün Peygamberimiz (s.a.v) sahabeleri ile sohbet ederken, söz arasında "Bütün ümmetim cennete girecektir. Sadece EBA olanlar hariç" dedi. Sahabeler "EBA olan kimdir Ya Resulallah" dediler. Efendimiz "Kim bana itaat ederse cennete girer, kim bana isyan ederse işte o EBA dır." buyurdu.

Allah kendisine ve habibine itaat etmeyi ve muti kullarına ihsan edeceği nimetlerine ermeyi, dinin emri üzerine birlik, beraberlik, kardeşlik ve huzur için de yaşamayı nasip eylesin



Dipnotlar:

1-Bakara Suresi Ayet 30

2-Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali S. 5

3-Nisa Suresi Ayet 1

4-Zilzal Suresi Ayet 7-8

5-Ahzap Suresi Ayet 40

6-Hatemül Enbiya

7-Bakara Suresi ayet 21 Nisa Suresi Ayet 1

8-Enbiya Suresi Ayet 107

9-Sebe Suresi Ayet 28

10-Haşr Suresi Ayet 7

11-Necm Suresi Ayet 3

12-Nisa Suresi Ayet 8010-Haşr Suresi Ayet 7

13-Şuara Suresi Ayet 107

14-Maide Suresi Ayet 67

15-Tevbe Suresi Ayet 24

16-Buhari Edeb 42, İmam 9-14 İkrah 1

17-Al-i İmran Suresi Ayet 31

18-Al-i İmran suresi Ayet 32

19-Al-i İmran Suresi Ayet 132

20-Nisa Suresi Ayet 13

21-Nisa Suresi Ayet 14

22-Fetih Suresi Ayet 17

23-Nisa Suresi Ayet 69

24-Müslim

25-Fatiha Suresi Ayet 6

26-Nur Suresi Ayet 52

27-Enfal Suresi Ayet 20

28-Maide Suresi Ayet 92

29-Tegabun Suresi Ayet 12

30-Muhammed Suresi Ayet 33

31-Kehf Suresi Ayet 29

32-Bakara Suresi Ayet 256

33-Kafirun Ayet 6

34-Ahzap Suresi Ayet 70-71

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...